Bugün Dünya Kahve Günü!
Kutlu olsun!
Osmanlı Sultanı Dördüncü Murat ve İngiliz Kralı İkinci Charles çağdaştırlar ama hüküm sürdükleri dönem, tarihi, ailelerinin akıbetleri gibi enteresan benzerlikleri de vardır. Bu benzerliklerden bir tanesi de kahveye açtıkları savaştır.
Olacak gibi değil…
Şimdilerde yumuşatılmış versiyonuyla içtiğimiz kahve ve İstanbul kahvehaneleri ile ilgili İngiliz gezgin George Sanys 1610 yılında defterine şu notu düştü; “…tüm gün oturup ufak porselen kaplarda bu Caffa dedikleri siyah renkli, koyu acı şeyi ağızları yanarak içerler.”
Sadece içmezler, konuşurlar, düşünürler ve yükselen düşünceler hükümdarı rahatsız eder. Kalabalıkların oturup politika konuşması, bir fincan kahve eşliğinde alevlenen fikirler ve padişahın iradesine karşı gelebilmek…
Dolayısıyla, Sultan Birinci Murat da kendini kahve ile savaşa o kadar adadı ki bu dönemde sayıları üç katına çıkan yeniçerilerin sulh zamanı kahvehanelere toplanıp kahve yudumlamasını ‘akıllı ve akılsızların bir araya gelip konuşması’ olarak niteledi yasakladı. Hatta kendisinin tebdil gezdiğini tarih derslerinden hangimiz hatırlamayız ki.
Kahve, dumanı, kokusu ve etkisi Avrupa’ya yayıldığında Osmanlı’dakinden farklı bir durum ortaya çıkmadı. Kahve yudumlayanlar Avrupa’da da bebalı ve tehlikeli kabul edildi.
Osmanlı tahtından nasıl Genç Osman indirilip idam edildiyse İngiltere tahtından da kral Birinci Charles aynı şekilde idam edildi. Yerlerine geçen yeni hükümdarlar da otoritelerini sağlamlaştırmak için katı bir tutum izledi. Tabi kahvehaneler de tehlikeli kabul edildi. İngiltere’de krallığın yeniden tesis edildiği dönemde ortaya çıkan bu tip yerlerde politika konuşulduğu için ‘tehlikeli ve yalan bilgi yayan yerler’ ve ‘başıboş ve asi kişiler için iyi bir sığınak’ olarak kabul edilmeye başlandılar. İkinci Charles babasının başını alan yer olarak gördü kahvehaneleri ve sınırlandırmaya çalıştı…aynı Dördüncü Murat'ın yaptığı gibi…kapatılıldı kahvehaneler…ama sadece 11 günlüğüne…
İşte bu 11 günlük kapatma uygulaması aslında kazançlıdır çünkü bilinç gelişir diye düşünülür. Yasak ‘Aydınlanma Çağı’ dediğimiz özgür düşünce ortamının doğması ve gelişmesine de kaynaklık eden unsurlardan biri oldu. İngiliz ve Fransız feylozoflar Newton, Rousseau ve Voltaire de kahvehanedeki politik tartışmalara katıldılar.
Zamanında da itibarlı okullarıyla bilinen Oxford’da kahvehanelere ‘Penny Üniversiteleri’ denilmeye başlandı. Çünkü, sınıf farklarının yoğun hissedildiği bir dönemde farklı sınıftan insanların bir araya gelmesi, entellektüel konuşmaların yapıldığı yerlere girmesi, bilgilenmesi ve fikir geliştirmesi söz konusu oldu. Hem de bir kuruş karşılığında…
Ayrıca, kahvehanelerde hisse senedi satışları yapıldığı için Londra Borsası’nın oluşmasına da ön ayak olundu. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin de kahvehanelerden geçti. Boston’da Green Dragon Tavern isimli kahvehane bu serüvenin karargahı kabul edildi. Yani, ikinci Charles’ın yüz yıl kadar önce korktuğu ve kapattığı kahvehaneler İngilizlerin önemli kolonilerini kaybetmelerine sebep oldu.
Kahvenin verdiği zihin açıklığı ile insanların düşüncelerinin gelişmesine yol açan toplanma yerleri…Bir fincan kahve eşliğinde alevlenen politik fikirler ve tüm dünyaya yayılan etkileri, anlaşılır gibi değil.
O halde…İçerken daha dikkatli düşünmeli kerametini…