MAÇ sonrasında Kadıköy'de yapılan iç savaş provası, Ergenekon denilen tehlikeli örgütlenmenin, ülkeyi karışıklığa itmek için ve Gülen Cemaati aleyhine eline geçen her fırsatı değerlendireceğini göstermektedir. Örgütün asker içindeki ve medyadaki ayağı pasifize edildiğinden beri örgüt karışıklık çıkaracağı ve toplumun bazı kesimlerini Gülen Cemaati'ne karşı harekete geçireceği fırsatları kolluyordu. Sendikaları da gözlerine kestirdiler ve bazı sendikal eylemlerde işçileri polise karşı provoke ettiler. Ama örgütün asıl önem verdiği alan, spor ve özellikle Fenerbahçe'ydi. Duyguların her zaman yoğun ve ateşli olduğu futbolda bir de Fenerbahçe söz konusu olduğunda daha da ateşlenen duyguların manipüle edilmeye elverişli olduğu görüldü ve bunun üzerine bir senaryo işleme kondu.
Bugünkü iddiamın temeli açık istihbarattan gelmektedir. Yani ben bir yıldan uzun bir süreden beri futbol camiasındaki gelişmeleri, verilen demeçleri, çıkan tartışmaları hep bu gözle okudum. Sonunda maç sonrasında çıkarılan iç savaş benzeri karışıklığı görünce bakmasını bilen herkese açık olan açık istihbarattan iddiam kesinlik kazandı. O gece Kadıköy'de yaşananlar sıradan kızgın Fenerbahçelinin çıkarabileceği türden olaylar değildi. Bunlar profesyonel militanın yapacağı türden şeylerdi. Hele benzin istasyonunu havaya uçurma girişimini gördükten sonra bu fikrim daha da netleşti.
Ergenekon örgütü bir süredir Fenerbahçe camiasında oluşturulmaya başlanan Gülen karşıtı hisleri bir fırsat olarak değerlendirmiş ve bunu Fenerbahçe'yi Gülen hareketine karşı harekete geçirmek için kullanabileceğini görmüş ve güçlü bir şekilde harekete geçmiştir.
ŞİKE DAVASI:
Aziz Yıldırımın Fethullah Gülen'e yakın olan savcı ve polisler tarafından tutuklandığını ve şike davasının da Fenerbahçe'yi ele geçirmek için Gülen Cemaati tarafından bir fırsat olarak kullanılacağını düşünen bir grup insan Fenerbahçe içinde vardır. Bu insanlar şike davasının ilk duruşmasında mahkeme önüne gelerek üzerinde "Cemaat Fener'le başa çıkamaz" ve "Cemaat Meclis'te Fenerbahçe hapiste" yazılı pankartlar açmışlardı.
GÜLEN'İN AVUÇTA SIKILDIĞI POSTER:
Daha sonra aynı insanlar, Fenerbahçe forması giymiş bir işçinin elinde tuttuğu Fethullah Gülen'i sıktığı posteri, takımın resmi sitesine de koydular. Bu resim bir süre sitede kaldı ama sonra Nihat Özdemir cemaatin gazetesi Today's Zaman Gazetesi'ne bir demeç vererek "Bazı marjinal grupların hareketleri bizi bağlamaz" dedi ve o resmi siteden kaldırttı.
O MARJİNAL GRUP NEYDİ?:
Ama o marjinal denilen grupların kimlerden oluştuğu bir türlü anlaşılamadı.
Ve onların neden sürekli Gülen Cemaati'ne karşı tavırlar sergiledikleri de ortaya çıkarılamadı. Bunların gerçek Fenerbahçeli olup olmadıkları bile meçhul kaldı. Onların Fenerbahçeli taraftar görünümündeki Ergenekon sempatizanları olabilecekleri kuşkusu hep kaldı.
Yani anlayacağınız Fenerbahçe kulübü askerlere hep yakın olmuş başkanlarının hapiste olması nedeniyle Ergenekon bağlantılı olması ihtimalleri hayli yüksek olan kişilerin elinde oyuncak olmuş, fokur fokur kaynıyordu bir süredir. Bu kaynayan tencerenin bir süre sonra taşacağı belliydi; nitekim bu da oldu final maçı sonrasında.
Tabii bütün bunların yanı sıra Yüksek Divan Kurulu Başkanı Yüksel Günay'ın 23 Temmuz 2011 'de yaptığı açıklama da katiyen göz ardı edilmemeli. Şunu diyordu Yüksek Divan Kurulu Başkanı: "Hiçbir tarikat, İslam örgütü zemininde bir yapılanma bu kulübün içinde yapamaz."
İnsanların aklına, bu açıklamayı duyar duymaz şike davası sürerken otomatik olarak Gülen Cemaati geldi ve "Cemaat Fenerbahçe içinde çalışıyor olmalı ki divan başkanı bu şekilde bir demeç vermeye kendini mecbur hissetti" diye düşünmeye başladılar.
DUYGULAR OLUŞTURULDU:
Şunu unutmayın, olduğu söylenen hiçbir şeyin gerçekte olup olmadığının fazla önemi yoktu, ama oluyormuş algısı güçlü bir şekilde yaratıldı. Bu algı oluşturulması süreci tipik bir Ergenekon operasyonu kokusu veriyordu.
Oluşturulan bütün algılar sonucunda Fenerbahçe camiasında Gülen Cemaati'ne ve polise karşı bir tepki oluştu.
Pazar gecesi o tepki harekete geçirildi. Az sayıda provokatör insanları polisle çatıştırdı. Kadıköy'de bir Ergenekon operasyonuna şahit olundu.
Ben o gece atılan kin tohumlarının etkisinin yıllarca süreceğini düşünüyorum. Fenerbahçe yönetimi cemaat ile karşıtlık ve çatışma görünümüne yol açan gelişmeleri ve kişileri kontrol altına almazsa Ergenekon daha uzun süre futbol camiasında kendine elverişli bir operasyon yapma zemini bulacaktır.
Umarım sağduyulu Fenerbahçe taraftarı ve de yönetimi bu üzerlerine oynanmaya çalışılan tezgâhı bozarlar.
Anneler Günü
GOOGLE dün Anneler Günü için muhteşem bir açılış sayfası oluşturdu. Google sayfasını açmak istediğinizde karşınıza ilk önce kadın sembolü çıkıyordu sonra onun solunda bir kapı aralığı açılıyor ve "o" harfi şeklinde bir kırmızı bir de sarı figür, kadın sembolüne atlayarak sarılıyorlardı. En sonunda bunlar GOOGLE kelimesinin OOG bölümünü oluşturuyorlardı. Yaratıcılık kavramının anlamını merak edenlerin açıp seyretmeleri gereken bir oluşumdu o. Basit bir kavramdan annelerinin kucağına atlayan çocuklar figürü çıkarıp Anneler Günü'nün kutlanması, içime güzellik doldurdu benim. Kim yarattıysa bunu kendisini tebrik ediyorum.
Maçın sonunda...
OĞLUMLA maç başlamadan önce tuttuğumuz takımların bayraklarını yan yana balkona astık. Anlaşmamıza göre maç sonunda bir tören düzenleyerek kaybeden takımın bayrağı cenaze marşı eşliğinde oradan indirilecek ve sadece şampiyonun bayrağı asılı kalacaktı. Maç bittikten sonra içimden fazla sevinmek gelmedi; bu belki de güzel bir maç izleyememekten kaynaklanan burukluktan veya oğlumun maç sonucuna çok üzülmüş olmasından kaynaklanıyordu. Sonra anlaşmamıza uygun tören düzenlemek için balkona çıktık. Ben iki takımın bayraklarının yan yana çok güzel göründüğünü düşünüp bu görünümü bozmaya kıyamayacağımı anladım. Oğluma "Fenerbahçeli arkadaş gel bayrağı indirmeyelim. Bak senin takımın bu yıl bütün zorluklara nasıl da göğüs gerdi. İki bayrak da yan yana asılı kalsın; bize de bu yakışır" dedim. Sonunda anlaştık ve o güzel görüntü bozulmadan kaldı.
(HaberTürk gazetesinden alınmıştı)