İstemezükçüler ve isterükçüler

Hep çenemi tutayım, her salataya maydanoz olmayayım diyorum ama huy canın altındaymış. Ben öyle dedikçe birileri sanki inadına üzerime üzerime geliyor!

Arkadaş başlık atmış: “İçinde TÜRK kelimesi geçen ilk sözlük...” falan filan... Kasdı da Şemseddin Sâmî Bey’in 1901’de yayınlanan “Kaamûs-u Türkî”si!

Peki de, Kardeşim, Kâşgarlı Mahmud’un 1074’de bitirdiği “Dîvân-ı Lügâti-t-Türk”ünü, ayıbdır söylemesi, nerene sokuyorsun?

Allahdan katı saray terbiyesiyle yetişdiğim için ağzımı bozmuyorum!

Yâhû, bunu, hadi genç bir hıyar yazdı diyelim. Peki, baskıya vermeden önce okuyan sayfa sorumlusu sekreter arkadaş necilik oluyor?

“Cumhuriyet”den Arkadaşım Çetin Özbayrak, nâm-ı dîger “Altıpunto Çetin” derdi ki “Yağmur, şu dinine yandığımın Bâbıâlîsinde saat 14.00’den sonra ayık tek bir sayfa sorumlusu bulamazsın!”

İnanmazsanız Hasan Cemâl’e sorun! O vakitler cumhur-cemaat hep “Cumhuriyet”deydik.

Rûhu rahmet istedi Çetinciğin zâhir!

Aris, sen de şu bizim dubleleri tâzele!

***

Gelelim günün mevzûsuna! (Yoksa doğrusu mevzuyuna mı olacakdı? Türkçe zor dil!)

Büyük değişimler üç beş günde, hattâ yılda cereyân edip tamamlansa bizim şu yaşadığımıza benzeyen sancılar hiç derd olmazdı.

Ama ne yazık ki tek tek ferdler gibi toplumlar da genellikle hantal. Öyle değişim meğişim olsun pek istemiyor.

Oysa bizim yıllardır canımıza okuyan, ama behemehâl hakkından geleceğimiz problem içimizdeki “İstemezükçüler” ile “İsterükçüler” arasındaki kıyasıya mücâdele ki buna bir “ölüm-kalım muhârebesi”demek muhtemelen daha bile doğru olurdu.

Yok efendim, MİT içinde birtakım muhterislerle yargı organlarındaki gözünü toprak doyurasıcalar “malları” paylaşamıyorlarmış da şuymuş da buymuş...

Bunların hepsinde bir mikdar doğruluk payı olmakla berâber asıl paylaşılamayan elbet bütün bunların ötesinde Türkiye’nin kendisi değil mi?

Mesele sâdece sâhil şeritlerindeki birkaç bin dönüm “eğitim” (sevsinler!!!) tesîsinden ibâret olsa iş kolay. Bizde yağmalanacak sâhil nasılsa bol! Atarsın berikilerin önüne de birkaç kumsal ve verirsin oraya da kölelik hizmetleri için onbeş yirmi bin “vatan” (!) görevi yapan vatan evlâdını, olur biter!

Ama, dediğim gibi, iş orada bitmiyor, tam tersine asıl orada başlıyor!

Başlıyor ama ben de “Yurddaş Mehmet” yâhut “Yurddaş Ayşe” olarak sırf bir avuç sütü bozuk siyâseten ve iktisâden mastürbasyon yapacak diye nesillerdir sürgünlere, işkencehânelere, hapishânelere ve darağaçlarına yollanmakdan usandım!

Canıma tak dedi artık!

Eğer doğrusunu ille de biz biliyoruz iddiasındaysanız o zaman da sırtlarınızdaki o üniformaydı, cübbeydi, meşin ceketdi zamazingolarınızı çıkarıp “sivil” kıyâfetle halkın karşısına geçin ve ne demek istediğinizi bir de öyle anlatmayı deneyin!

Bakalım halk size neresiyle ne cevab verecek!

Bu arada küstahlık etdi diye bilmem hangi savcının elinden bilmem hangi dosyayı almakla problemin hallolunamayacağını zikretmeyi dahî abesle iştigâl addederim!

(STAR)