“- Ne yapmak gerek peki?
sağlam bir arka mı bulmalıyım?
onu mu bellemeliyim?
bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi
önünde eğilerek efendimiz sanmak mı?
bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı?
istemem!
Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım le bret?
Sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım?
Bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip,
taklalar mı atmalıyım?
istemem! eksik olsun!
Onun bunun önünde hep boyun mu eğmeli?
istemem! eksik olsun böyle bir şöhret!
eksik olsun!
ciğeri beş para etmezlere mi “yetenekli” demeli?
eleştiriden mi çekinmeli?
istemem! eksik olsun! ”
(cycrano de bergerac filminden alıntıdır.)
Fransız yazar Edmond Rostand 1950 yılında yazdığı eser, sinema ve tiyatronun kimine göre belkide en güzel repliği…
Demek ki o zamanlarda bu zamanlar gibiymiş!
Biraz şekil değiştirmiş hepsi o.
Bakalım bizim zamanda şöhreti doruklara ulaştırmanın yolları nasılmış;
Sanal alem var;
Baktı hiç birşey yapamıyor birine bir laf atıyor hoop hemen gazetenin ilk haberi!
Evleniyor 1 sene sonra boşanıyor,
niye boşandı nasıl boşandı, “eski hayatım yeni hayatım” yine bir sürü malzeme…
Çocuğu oluyor, dünyanın en iyi annesi, bir anda uzman, sonra aldığı kiloları nasıl veriyor bir anda diyetisyen…
Bir bakmışsın “ madonna” bir bakmışsın başında örtü camilerde…
Bir bakmışsın hayat koçu…
Başka bir meslektaşına ağır hakaretler var…
Siyasette kalabalığa göre safını seçmek var…
Albüm desen fazla yok!
Olsa da çoğu eski şarkıların tekrarı…
Görsellik ve çirkeflik en ön planda…
Röportaj yapıyor ama okunmayacağını bildiğinden mecburen yanına yarı çıplak fotoğraf koyuyor…
Adam Labaratuvarda araştırma yapsa birine çatmadıysa dinleyen olmuyor, illa birilerine cevap hakkı doğmalı…
Şarkıcı, albüm çıkaracak olsa önce başkasının albümünü kötülüyor…
Sadece işini yapmak için gündeme gelen insan sayısı ise çok az.
Galiba bir gün kendini gazete veya televizyonda görmese hasta olacak insanların dönemi bizimkisi…
Yani gündemde ol da nasıl olursan ol…
Televizyonda biriyle tartışırsın…
Sosyal medya aracılığıyla küfür edersin…
Bir gün sahnede bayılırsın…
Bir gün soyunursun…
Bir gün kafanı kaparsın…
Bir gün parktasındır…
Bir gün Anıtkabir’de…
Bir gün cami’de…
Bir gün Kabe’de…
Yani gündemin yelkovanı ne yönü gösteriyorsa orada olursun…
Seninde işin zor be arkadaş…!
Yazının başında paylaştığım repliğin devamı vardı, belki birilerinin ilgisini çeker…
"demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın.
varsın boyun olmasın bir söğütünki kadar.
yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?”