Gelenek haline geliyor. Ortaköy'deki Radison Otel'in Boğaz'ı ayaklar altına seren ve mehtabın doğuşunu bütün haşmetiyle sergileyen cam salonu ve Denizbank'ın Uluslararası İstanbul Opera Festivali'nin resmi sponsoru olarak köşe yazarlarına verdiği yemek...
Yemek bahane sohbet şahane aslında. Uzunca süredir görmediğim pek çok dostla bir araya geldik. Bazılarıyla geçen yıl Festival'in ikinci yılını kutlarken görüşmüşüz. Cem Erciyes, Doğan Hızlan, Ergun Babahan, Gila Benmayor, Hami Çağdaş, Hıncal Uluç, Meliha Okur, Metin Uca, Murat Sabuncu, Nebil Özgentürk, Nilgün Cerrahoğlu, Perihan Çakıroğlu, Pınar ve Tufan Türenç, Sedat Ergin, Serfiraz Ergun, Yalçın Bayer, Zeynep Oral... Herkesin ortak kanaati, Festival Sanat Yönetmeni Doç. Yekta Kara Hanım ile Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen'in büyük bir iş başardıkları yönündeydi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın himayelerinde düzenlenen Festival'in İstanbul markasına getirdiği katma değerin parasal karşılığı rakamlarla ifade edilemez...
'Operaların Operası' denen Don Giovanni ile başlıyorlar bu yıl. Saraydan Kız Kaçırma, José Cura Gala Konseri, IV. Murat, Yıldırım Bayezid ile devam edip Aşk-ı Memnu ile bitiriyorlar...
Üç yıldır Festival'in arkasındaki Denizbank'ın hisselerini devralacak olan Sberbank'ın Bolşoy'un resmi sponsoru olması da, dünya görüşü açısından aynı iklimde nefes alıp veren Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş'i kültür ve sanata gelecekte verecekleri destek açısından mutlu etmişe benziyor... 'Denizbank'ın opera ve tiyatro'ya verdiği hizmet sürecek' sözünü verirken sırtını sağlam yere dayadığı belli oluyordu. İşte hükümet için tam fırsat. Türkiye'nin onca hüzün dolu gündemine rağmen, 'soft' konularda, kültür meselelerinde tavrını netleştirmek ve İstanbul markasına sahip çıkıldığının altını çizmek adına açılışta ön saflarda yer almaları halinde herkes kazanır...
Biz üç gösteriyi izlemek üzere hazırlandık... Bekleriz...
50'sini geçen erkeklerin dikkatine...
Denizbank'ın yemeğinde Tuluhan Tekelioğlu, Metin Uca, Nebi Özgentürk, Murat Sabuncu ve Ergun Babahan'la aynı masaya düştük. Masanın starı tabii ki Tuluhan Tekelioğlu'ydu... Sonbaharda çıkacak yeni kitabı ile odak noktasıydı. Kitabın adı çok çarpıcı: '50'sinde Erkek'... Alt başlık da şöyle: 'Yola Girmek mi Yoldan Çıkmak mı?'...
Kitapla birlikte film ve sergi de düşünülüyormuş. EKAVART Gallery'de açılacak sergi, aynı zamanda projenin lansmanı olarak planlanmış... Tuluhan Hanım 'Tüm erkekleri oraya davet edeceğim. Aynen '40'ında 40 kadın'da olduğu gibi. Tarih 25 Eylül!'
Kitapta yer alan iki ünlü arkadaşımız bizim masadaydı. Nebil de Metin de duyduğum kadarıyla çok ilginç şeyler anlatmışlar. Uzağa gitmeye gerek yok, söyleşilerden tadımlık bölümleri Youtube'da izlemek mümkün. 50'sinde erkek yazıp arayın hemen karşınıza çıkıyor. Hayli eğlenceli. Metin Uca demiş ki mesela: '50'sinde bir erkeğin başına gelebilecek en vahim şey bir erkeğin önünde eğilip prostatını her yıl kontrol ettirmek. Yok mu başka bir kontrol yöntemi kardeşim?'.
Bakın Metin ve Nebil dışında kimler var kitap ve filmde: Hakan Ateş, Mehmet Öz, Ahmet Ümit, Mustafa Altıoklar, Kerem Görsev, Candan Karlıtekin, Ahmet Tulgar... Ayrıca cezaevi müdürü, erkek kuaförü, taksi şoförü, kadın kuaförü, pırlanta ustası gibi çeşitli meslekten 50'sini yeni aşmış erkekler de boy gösteriyormuş...
Olayı duyan herkes Tuluhan Tekelioğlu'na takılıyor: 'Bu iş bayağı büyür ve 50'sini aşmış erkekler kendilerinin ne kadar 'sağlam, güçlü' olduklarını kanıtlamak üzere ortalığa dökülmezler inşallah'... Projeye sponsor arayışının sürdüğünü belirten Tuluhan Hanım tüm şirinliğiyle bu tür ince esprilerin üstesinden geleceğe benziyor.
(Akşam gazetesinden alınmıştır)