Dünyada giderek yükselen İslam karşıtı düşünceler yüzünden gündeme gelen İslamafobia, özellikle “radikal” Müslümanlar tarafından “suç olmalıdır, cezalandırılmalıdır, nefret suçu kapsamına alınmalıdır” şeklinde tepki ile karşılanıyor.
Bu düşünce sahipleri, İslamafobia’nın yasaklanması gerektiğini söylerken İslamafobia’nın doğuş sebebi nedir diye hiç düşündüler mi? Batılılar bir Müslüman görünce niye “çekinmek” ihtiyacı hissediyorlar?
Önce, en ufak bir söylemde “tahrik” olup yollara dökülerek insanları öldüren, binaları ateşe veren, her yeri yakıp-yıkan bu Müslümanlara bir soru sormak istiyorum: Temsil ettiğinizi düşündüğünüz fikirlerin dünya medeniyet tarihine ve dünyanın geleceğine katkısı nedir?
Veya şöyle de genelleyebiliriz; dünyadaki bütün Müslüman ülkelerin toplumları şu andan itibaren var olmasaydı dünya medeniyet tarihi “ne kaybederdi”?
Sürekli bir şeylerden “tahrik” olan insanların temsil ettiği sosyal bir yapı haline geldi İslam. Zaten demokrasi ile İslam’ın uyuşması zorlama hayalden öte bir şey değil ama bilim ve teknoloji üretmek için de mi demokrasi gerekiyor birader?
Hadi demokraside gerisin, sosyal bilimlerde gerisin anladık ama bir televizyon da yapamıyor musun kardeşim?
Ne yapıyorsun sen, ne?
Dünyaya katkın ne?
Hangi ilacı buldun da dünyanın diğer ucundaki “insan” onu içerek senin sayende hayatını kurtardı.
Hangi teknolojik ürünü icat ettin de “elin gâvuru” bunları senden patent hakkını vererek satın aldı ve kullandı?
Varsa yoksa tahrik oluyorsun.
Saldırıp öldürüyorsun, hem de ne için?
Ülken işgal edilmiş ona ses çıkarmıyorsun ama dangalağın biri salak bir film yaptı diye kıyameti koparıyorsun.
Bütün bu yaptıkların aslında İslam düşmanı batı medeniyetinin eline koz veriyor anlamıyor musun? Bu sayede senin ülkeni işgal edip, çanına ot tıkayarak, çoluğuna çocuğuna tecavüz ediyorlar...
Çünkü ellerine koz veriyorsun, çünkü öyle bir görüntü veriyorsun ki herkes İslam’dan nefret ediyor.
Sonra da çıkıp “İslamiyet bu değil, İslam barış dinidir” gibi boş, boş konuşuyorsun…
Hiç Marksizmi okudun mu?
Marksizm bir ütopyadır, pratikte hayal âlemidir, okurken kendini Alis’in harikalar diyarında zannedebilirsin ama hemen hiçbir Marksist ülkede bu cennet asla var olmamıştır. Marksistler sürekli bu sahte cennetin peşinde koşarken aslında hayallerini de birer birer toprağa gömdüklerini fark etmezler.
İslam adına terör eylemleri yapıp çevresini ve dünyayı yaşanamaz hale getirenler de hayallerini birer birer toprağa gömerken başlarken kaybettikleri bu savaşın asla galibi olamayacaklarını anlamalılar.
Eğer İslam dininin dünyaya örnek olmasını istiyorlarsa yapacakları gerçekten bilimde, teknolojide, insanlıkta ve yaşam kalitesinde “örnek” olmak.
Siz başkasının fikirlerine saygı duymuyorsanız başkası sizin fikirlerinize niye saygı duysun?