DÜNYA

İran'da, Pezeşkiyan veya Celili'nin politikaları ülkeyi nasıl şekillendirir?

İran'da 28 Haziran'daki cumhurbaşkanı seçimi sonuçları, politik yelpazenin iki uç noktasında büyük oranda farklı görüşlere sahip iki ismi ikinci tura taşıdı.

AHMET DURSUN

TAHRAN

İran'da 28 Haziran'daki cumhurbaşkanı seçimi sonuçları, politik yelpazenin iki uç noktasında yer alan ve ülkenin idaresi konusunda tamamen zıt görüşlere sahip iki ismi ikinci tura taşıdı.

Reformist Mesud Pezeşkiyan'ın kazanması halinde İran, iç ve dış politikada açılımlara kapı aralayabilir. Muhafazakar Said Celili'nin zaferi durumunda ise Tahran'ın Batı ile ilişkileri daha da kötüleşebilir ve ekonomik sorunları derinleşebilir.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin 19 Mayıs'ta helikopter kazasında hayatını kaybetmesinden 41 gün sonra ülkede yapılan seçimler sonucunda, tamamen farklı vizyonlara sahip Pezeşkiyan ile Celili’nin ikinci tura kalması uzun yıllar sonra seçimlerdeki en kutuplaştırıcı sonuç oldu.

Bu sonuçla ülke tarihinde cumhurbaşkanı seçimi ikinci kez ikinci tura kalmış oldu.

Seçimleri kimin kazanacağı ise artık hangi adayın seçmenlerin beklentilerini, korkularını ve umutlarını diğerine karşı kullanma konusundaki başarısına bağlı görünüyor.

Reformist Pezeşkiyan ile muhafazakar Celili'nin siyasi geçmişi ve seçim kampanyalarındaki söylemlerine bakıldığında, ülkenin farklı yönlere savrulma potansiyeli görülüyor.

Pezeşkiyan, seçim kampanyalarında ve münazaralarda açılımları savunan söylemler geliştirirken buna karşılık Celili, daha çok mevcut durumu sürdürme niyetinde olduğu izlenimini verdi.

- Pezeşkiyan, iç ve dış politikada önemli reformlar ve Batı ile daha iyi ilişkiler istiyor

Bu açıdan bakıldığında Pezeşkiyan’ın seçim kampanyasının, İran’ın iç ve dış politikasında önemli değişiklikler yapmayı hedefleyen kapsamlı bir reform programını içerdiği görülüyor.

Söylemlerinde, iç politikada demokrasi ve özgürlüklerin artırılması konusuna büyük önem veren Pezeşkiyan, bu kapsamda, basın özgürlüğünün korunması, genişletilmesi ve bu konuda yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini belirtiyor.

Pezeşkiyan, kampanyalarında ve devlet televizyonunda diğer adaylarla yaptığı münazaralar sırasında bireysel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gerektiğini vurguluyor ve yargı sisteminde reform yaparak adaleti güçlendireceğinin vaatlerini veriyor.

- Pezeşkiyan, internet yasaklarını kaldırmayı vadediyor

Reformist aday Pezeşkiyan'ın seçim kampanyasında mevcut hükümete ve yönetime ciddi eleştirilerde bulunması dikkati çekerken, cumhurbaşkanı olması halinde internet yasaklarının büyük kısmını kaldıracağını, başörtüsü konusunda kadınlara baskıyı sona erdireceğini ve hükümeti "etnik ve mezhebi ayrımcılıktan" arındıracağını sıklıkla vurguluyor.

Özellikle dış politika konusunda rakibi Celili'den çok farklı görüşler ortaya koyan Pezeşkiyan, her ne kadar dış politika konusunda deneyimsiz olsa da her konuyu uzmanlarla ele alacağını ve yetkileri liyakat sahiplerine vereceğini ifade ediyor.

Batı ile ilişkilerin yumuşatılması gerektiğini özellikle ABD ve Avrupa ülkeleriyle daha iyi diplomatik ilişkiler kurulması ve işbirliğinin artırılmasını savunan Pezeşkiyan, "yaptırımların kaldırılması sağlanmadan ve dünya ile etkileşim kurulmadan da ekonominin düzeltilemeyeceğini" sıkça dile getiriyor.

- Müesses nizamı elinde tutan muhafazakarlarla çatışma yaşayabilir

Pezeşkiyan'ın, nükleer anlaşmanın mimarlarından eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'i kampanyasına danışman olarak dahil etmesi de ülkeyi, mevcut hükümetin aksine Batı ile ilişkileri önceleyen Hasan Ruhani dönemindeki dış politika tercihlerine dönüşe götürebileceğine işaret olarak yorumlanabilir.

Bu açıdan siyasi kariyerine, geliştirdiği söylemlere ve vaatlerine bakıldığında İran, Pezeşkiyan'ın göreve gelmesi halinde iç ve dış politikada açılımlara kapı aralayabilir.

Bütün bunlara rağmen Pezeşkiyan'ın göreve gelmesi halinde müesses nizamı elinde tutan muhafazakarların, eski Cumhurbaşkanı Ruhani döneminde olduğu gibi ülkenin idaresi konusunda hükümete müdahale edebileceği, iç ve dış politikada atmak istediği adımları engellemeye çalışabileceği ihtimali de gözden kaçırılmamalı.

- Celili, mevcut düzenin korunmasına ve Batı'ya karşı "direniş ekonomisine" odaklanıyor

Celili ise İran'ın radikal sayılabilecek muhafazakar kanadın önde gelen isimlerinden biri olarak seçim kampanyasında hem iç hem dış politikada sert ve kapalı yaklaşımı benimsiyor.

Seçim kampanyalarındaki söylemlerine baktığımızda Celili'nin İran'ın mevcut düzeninin korunmasına, dış politikada ise hem siyasi hem ekonomik alanda Batı'ya karşı direniş üzerine yoğunlaştığı görülüyor.

Pezeşkiyan'ın tam tersi olarak başörtüsü, toplumsal özgürlükler ve internet konularında katı ve muhafazakar bir duruş sergileyen Celili, münazaralarında zorunlu başörtüsü uygulamasının devam etmesi gerektiğini vurguluyor.

- Celili, internetin sıkı denetime tabi olmasını savunuyor

"Batı kültürünün olumsuz etkilerine karşı toplumsal düzenin korunması için" sosyal ve kültürel faaliyetlerin denetlenmesini isteyen Celili, internet konusunda ise devletin sıkı denetim uygulamasını, çalışmaları devam eden ve ülkedeki interneti dışarıya kapatacak "ulusal internet ağının" bir an önce faaliyete geçirilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Devlet televizyonunda yapılan münazaralarda, diğer muhafazakar aday Muhammed Bakır Kalibaf dahil herkes internet yasaklarının vatandaşlara ve ülkeye zarar verdiğinden ve "kriz dönemleri hariç" erişim engellerinin kaldırılmasını savunurken Celili'nin yalnızca yerli uygulama ve platformların başarısından söz etmesi, internet yasaklarına bakışına dair ipuçlarını veriyor.

Celili, ekonomi konusunda ise İran lideri Ayetullah Ali Hamaney'in, yaptırımlara karşı 2007'de geliştirdiği "direniş ekonomisi" olarak adlandırılan bir ekonomik modeli savunuyor.

Bu modelde, ekonomiyi petrol bağımlılığından çıkarıp, yerli üretimi artırarak ve kendi kendine yeten bir ekonomi oluşturarak ülkeye uygulanan yaptırımların aşılması hedefleniyor.

Ülkedeki ekonomik sorunların yalnızca bu modelin uygulanmasıyla düzeleceğini savunan Celili ve ekibi, ekonominin, yaptırımlarla ve dünya ile ilişkilerle doğrudan bağlantılı olduğuna dair yorumlar yapan reformist kanadı "Batı'ya teslim olmak"la suçluyor.

- "Başarısız nükleer başmüzakereci" olarak hatırlanıyor

Dış politika konusunda ise Said Celili oldukça deneyimli bir isim. 1989'dan sonra uzun yıllar Dışişleri Bakanlığında görev yaptı.

Ağustos 2005'te Mahmud Ahmedinejad'ın cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından Dışişleri Bakanlığının Avrupa ve Amerika İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı olarak atandı.

Celili, daha sonra Ahmedinejad döneminde Ekim 2007'de Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri oldu. Bu dönemde İran'ın Batı ile nükleer müzakerelerine Konseyin Genel Sekreteri başkanlık ediyordu ve Celili bu sayede bir anda kendisini dünyanın en büyük nükleer müzakerelerinden birinin merkezinde buldu.

Ancak Celili, dış politikadaki deneyimine rağmen 2007-2013 arasında yürüttüğü nükleer görüşmelerdeki "başmüzakereci" görevindeki başarısızlığıyla hatırlanıyor.

Dış politikada "Tehditleri fırsata dönüştürmek" sloganını kullanan Celili birçoklarına göre, Batı'yla nükleer müzakerelerden sorumlu olduğu 6 yıl boyunca fırsatları birbiri ardına "tehdide" dönüştürdü.

- Celili'nin görevi sırasında ülke ağır yaptırımlara maruz kaldı

Bu dönem, katı tutumu Ali Ekber Velayeti gibi önde gelen muhafazakarlar tarafından dahi eleştirilen Celili'nin döneminde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), İran'a karşı 3 karar almış, ABD ile Avrupa da Tahran'a ağır yaptırımlar başlatmıştı. Celili'nin Ruhani döneminde imzalanan nükleer anlaşmaya karşı muhalif duruşu da biliniyor.

Kendisinin ve ekibinin fikirlerini "gölge hükümet" veya "gölge kabine" olarak adlandıran Celili, Ruhani ve Reisi hükümetlerine özellikle yaptırımlara rağmen petrol satışlarını artırma konusunda yol gösterdiğini öne sürüyor. Celili'nin Ruhani döneminde bu tavsiyeleri pek karşılık bulmasa da Reisi döneminin "gölge kabinesi" olduğu ve bu dönem petrol satışlarının artırılmasında önemli rolü olduğu yorumları yapılıyor.

Celili, Batı’ya karşı İran’ın başta Çin ve Rusya olmak üzere Doğu ile ilişkilerini güçlendirmesi gerektiğini savunuyor. Bu ülkelerle ekonomik, askeri ve siyasi işbirliklerinin artırılması gerektiğini ve Batı’ya bağımlı olmadan uluslararası ilişkilerini çeşitlendirmesi gerektiğini dile getiriyor.

- Celili ve Pezeşkiyan dönemi senaryoları

Tüm bu bilgiler üst üste konulduğunda her ne kadar İran'da son sözü söyleyen Cumhurbaşkanı olmasa da Celili'nin liderliğinde İran'ın, mevcut halinden daha da muhafazakar bir yöne evrilmesi, iç politikada sıkı denetim politikalarını sürdürmesi hatta artırması öngörülebilir.

Celili döneminde dış politikada da Batı ile daha mesafeli ilişkiler ortaya çıkabilir. Özellikle İran'ın "terörist" kabul ettiği eski ABD Başkanı Donald Trump'ın da yeniden başkanlığa döndüğü senaryoda İran ile ABD arasında yeni gerginlikler yaşanabilir. Yaptırımlar devam ederse de ülkedeki ekonomik sorunlar daha da derinleşebilir.

Pezeşkiyan'ın liderliğindeki İran'da ise verilen vaatlerin hepsinin gerçekleşmesi veya köklü değişiklikler beklenmese de İran, Hatemi ve Ruhani dönemlerindeki gibi Batı ile daha iyi ilişkilere yönelebilir.

Seçilmesi halinde Pezeşkiyan, iç ve dış politikada da ülke yönetiminin "kırmızı çizgilerini" aşmadan sosyo-ekonomik alanlarda halkın üzerindeki baskıyı hafifletecek bazı açılımlara kapı aralayabilir.