Aslında hiçte yazmak istemediğim bir konu şiddet. Artık insanların ne kadar acımasız bir hale geldiklerine tanık olmaya gönlümün el vermeyişinden belki de. Şiddet kime uygulanırsa uygulansın, içimi sızlatır.
Küçük bir köpeğin, genç bir adamın ve 50 yaşındaki bir kadının yaşadıklarına ilişkin düşüncelerimi anlatmayı deneyeceğim.
Bir haber sitesinin ‘şok görüntüler’ ifadesiyle duyurduğu habere tıkladığımda, karşıma işkenceye maruz kalan küçük bir köpeğin haber ve videosu çıktı. Önce anlayamadım, çünkü orada bulunan kadının yanında 2-3 yaşlarında bir kız çocuğu vardı. Şiddetin kurbanının küçük kız olduğunu düşündüm önce ama daha dikkatli baktığımda, aslında hemşire olan kadının, küçük kızının korkulu bakışlarına aldırmadan köpeği tekmeleyerek yerden yere savurduğunu gördüm. İzlemez olaydım. Zavallı hayvanın iniltileri, sersemlemesi, küçük kızın da korkulu bakışları iki gündür gözlerimin önünden gitmiyor. Şiddet kurbanı köpek, aldığı darbelere dayanamayarak olaydan iki gün sonra ölmüş.
Bir diğer olayı, geçen haftalarda izlediğim bir videoda gördüm. Bir trende genç bir adamın kız arkadaşından dakikalarca tekme tokat dayak yemesi görüntüleri vardı. Genç adam kılını bile kıpırdatmıyordu oturduğu yerde ve kız arkadaşı adamın başına tekme darbeleri indiriyordu.
Bu duruma trende bulunan diğer yolcuların da ses çıkarmaması ve hatta karşı koltukta oturan bir gencin, hiçbir şey olmuyorcasına oturduğu yeri değiştirmesi ve olayı izlemesi çok ilginçti. Nasıl seyirci kalınabilir böyle bir durumda acaba? Gerçi onlar da kendilerine göre haklı olabilirler. Geçenlerde bir otobüste, buna benzer bir olay oldu ve karısını döven kişiyi uyaran bir adam, uyardığı o kişi tarafından yüzünden bıçaklandı.
Son olay da Girne’de yaşayan fakat evini terketmek zorunda kalan 50 yaşındaki bir kadının hikayesi. Beni en çok etkileyen, haberdeki şu cümle oldu.
“Evini ve 25 yıllık geçmişini ardında bırakarak sığınma evine yerleşti.”
Bu cümlede bir ömür gizli. O 25 yıl içerisinde acaba neler yaşadı bu kadın, nelere katlandı? Bir ömür bu, dile kolay. Eşinin uyguladığı şiddete artık dayanamadığını dile getiren bu kadın, şimdi yıkık, hayata küs, kendisini işe yaramaz ve yenik düşmüş hissettiğini de anlatıyor. Şu an bir sığınma evinde. Güvende olmasına güvende ama, yaşadığı olumsuz duyguları ve hissettiklerini nasıl atlatacak, orası meçhul. Zor durum.
Sığınma evleri ihtiyacı olanlar için tabii ki iyi bir imkan, fakat neden zulme uğrayan kişiler, her şeylerini geride bırakarak sığınma evine gitmek zorunda kalıyorlar? Duruma göre çocuklarından ayrılmak, evini bırakmak, kısacası tüm varlığını ve geçmişini, ona zulmedene teslim ederek terk etmek zorunda kalıyor? Anlamıyorum.
Onun yerine, şiddet uygulayan kişileri gönderseler bu tip yerlere. Mazlum değil de zalimler uzaklaştırılsa tüm geçmişinden. Hatta bu evlerin adını da “Zalimlerevi” olarak değiştirseler. Hayata, yeni bir yerde sıfırdan başlamak zorunda kalan onlar olsa. Neden hep mazlum olan zorda kalıyor?
Belki bir yanıtı vardır bunların..
Belki.