İncir ile…
Eminim hepimizin dudaklarından aşağa doğru akmıştır yediğimiz Bursa şeftalisi. Bir meyve değirmeni olarak benim çenemden göğsüme kadar ulaştığı oldu…ve çok da güzel oldu…
Ama bir de ‘Bursa İnciri’ var ki…
Osmanlı diyarında 16. yüzyıldan beri gezen; gördüklerini, yediklerini ve içtiklerini kaleme alan gezginlerin ve bilumum diğer Avrupalıların gözünde diğer meyvelerle beraber nasıl da kıymetli olduğu, bol bulunduğu anlatılır. Seyahatnamelerde ‘exquisite flavour’ veya ‘excellent in its kind’ olarak nitelendirilen meyvelerden biridir incir.
İngiliz Kraliçe hazretlerinin Mayıs 2008 yıllında 37 yıl sonra yaptığı Türkiye ziyaretini hepimizi biliriz? Hani Bursa Yeşil Cami’yi ziyaretinde yağan yağmur, açılan şemsiyeler, çıkarılan ayakkabılar…yanında oturan cumhurbaşkanı eşi tehlike topukla verdiği pozlar, cami içinde taktığı tülbent, giydiği eldiven ve çorapları…İlber Ortaylı’nın çevirmenliğinde kendisine takdim edilen Kuran-ı Kerim…
O sefere damgasını vuran bir de incir vardır denilir…Bursa’nın siyah inciri…şimdilerde tescillenerek ‘Bursa Black’ olan incir.
Ne olduysa bu ziyarette oldu denir…
Kraliçe kendisine sunulan balı ağzından damlayan inciri yediğinde büyülenir denir ve bundan sonra da saraydaki mutfağından eksik etmez. Ancak bu seyahat bir Mayıs ayındadır ve incir mevsimi de eylül ayıdır. Bursa’nın siyah inciri de sofralıktır, kuru incir türü değildir.
Nasıl olur bilinmez ama yine de iyi olmuş…
Bu sebeple bu tur inciri yetiştiren Bursa köyleri ihya oldu deniyor. Bursa’nın 2023 yılı ihracat hedefi 1 milyar Dolar imiş…hedef…hedef…hedef…incir…incir…incir…
Ağzını açmış ballı görüntüsü, ağızda bıraktığı tad ve tarifsiz aromasıyla çikolatanın verdiği etkiyi yarattığı da söyleniyor ama sanırım bu tanımlamalarda çok ileri gitmemek lazım.
Sweet treats from Bursa! diyelim o halde.