Kıbrıs adası ılıman iklim kuşağının sıcağa yakın olan bölgesinde yer alıyor. Bu coğrafik koordinat ne yazık ki siyasi koordinatla çok fazla benzerlik gösteriyor. Akdenizin doğusu olumsuz siyasi gelişmelerin yaşandığı, sıcak çatışmaların uzun yıllardır artarak sürdüğü dünyanın sıkıntılı bölgelerinin ön sıralarında yer alıyor. Son bin yıl içerisinde durum incelenirse hemen hemen benzer sonuçlar gözleniyor. Yüzyıllar öncesinde şartların çok ilkel olduğu dönemlerde dahi Doğu Akdeniz ve Kıbrıs adası içinde bulunduğu siyasi coğrafyadan dolayı daima sıkıntı çekmiştir.
Son beşyüz yıla baktığımızda Osmanlı İmparatorluğu Akdeniz’in huzuru için, çok sonraları İngilizler Süveyş Kanalı sonrasında Uzak Doğu yollarının kontrolü için, son elli yıldır Kıbrıslı Rumlar Adanın tek sahibi olabilmek ve son olarak Avrupa Birliği güney doğusunu emniyete alıp Orta Doğu ve petrol bölgesine daha rahat ulaşabilmek için çabaladılar. Son yüz yıldır adada acı çeken taraf ne yazık ki hep Kıbrıslı Türkler oldu.
Uzun yıllar önce Baharat Yolunun ekonomik ömrü sona erdi ve unutulanlar kervanına katıldı. Yirminci yüzyılın başında Orta Doğuda petrol ve sonrasında gaz yatakları tespit edilince Kıbrıs adası daha çok kıymete bindi. Bugüne geldiğimizde ise görüldüğü gibi Kıbrıslı Rumlar ile müzakere masasında al-ver sürecinin başlayacağı anda Kıbrıs Rum yönetimi masadan ayrıldı. Muhtelif bahaneler dile getirerek kendini aklamaya ve zaman çalmaya çalışıyor. Ancak zamanı nereden çalıyor?
Acı gerçek; Kıbrıslı Rumlar ada toprağının hemen hepsini, zenginliğin hepsini, yönetimin tümünü ve daha aklınıza gelebilecek herşeyin tamamını istiyor. Zaten elli yıldır bu paylaşma kültürüne sahip olmadıkları, Kıbrıslı Türkleri eşit ortak olarak görmedikleri için hiçbirşeyi paylaşmaya yanaşmıyorlar. Sonra da uluslararası camiayı Kıbrıs adasında Kıbrıslı Türkler ile yeni bir federal ortaklık kuracakları konusunda inadırmaya çalışıyorlar. Ancak İleride Kavşak Var!
Bu kavşağın farkına varmayanlar, “yavaş”, “dikkat” gibi uluslar arası trafik ikaz işaretlerini görmezden gelenler veya bakar kör oldukları için görmemiş olanlar hiç hız kesmeden ilerlemeye devam ederse kaçınılmaz bir sona adım adım yaklaşacaktır. Bu kavşakta meydana gelecek kaza kimlere zarar verebilir? Sonuçları neler olabilir? Kıbrıs Adası üzerindeki ve Doğu Akdeniz bölgesindeki kuvvetler dengesini nasıl etkileyebilir? Orta Doğu bölgesinde Petrol ve Gaz var olduğu sürece devam edecek olan çekişmelere ne etki yapar? İsrail-Filistin problemini etkiler mi? Buna benzer sorular sorulmaya devam edilebilir.
Bu soruların Kıbrıs Adasında geçmişte yaşanan ve Dünya’nın diğer bölgelerinde yaşanmış olan benzer örneklere bakılarak araştırılacak siyasal, ekonomik ve sosyolojik cevapları belki de yaklaşmakta olduğu düşünülen son dönem ve sonrası için daha mantıksal kararlar verilmesine yardımcı olacaktır.