\"Yezid\" deyince içinde sevgi tomurcuklanan bir tek Sünni gösteremezsiniz.
\"Yezid\" bir kötülük sembolü olmuştur Müslüman\'ın yüreğinde ve \"Yezidlik etme\" gibi bir kötülüğe karşı uyarı kültürü oluşturmuştur.
Yezid, bütün tarih alakalarından soyutlanmış, bir \"kan ve vahşet sembolü\" haline gelmiştir.
Hüseyin, Hüseyin, Hüseyin...
\"Hüseyin\" deyince, içinde sevgi tomurcuklanmayan bir tek Sünni gösteremezsiniz.
Ve \"Hüseyin\" deyince, içinde acılar tırmanmayan bir tek Sünni gösteremezsiniz.
Hüseyin hep çocuk kaldı yüreklerde, sorun, bakın yüreğinize...
Mescid\'de, secdedeki dedesinin sırtına binen çocuk... Dedesinin o ininceye kadar başını secdeden kaldırmadığı çocuk...
Kerbela\'da, 55 yaşında olduğunu düşünen kaç kişi vardır?
Sanki hep çocuk kalmıştır Hüseyin de, Kerbela\'da onun çocuk başı alınmıştır, vahşet öylesine dayanılmazdır.
Fatıma yakana yapışırsa...
Ah Yezid! Kanlı Yezid!
Nasıl yaptın bu işi?
Nasıl kıydın Muhammed\'in koklamaya kıyamadığı can paresine?
Fatıma\'nın dedesine en çok benzettiği yavrucuğuna?
Ali\'nin evladına?
Hasan\'ın kardeşine?
Nasıl, nasıl, nasıl?
Aldın onu Muhammed\'in (s.a.) bağrından, Fatıma\'nın bağrından, Ali\'nin bağrından ve doğradın...
Nasıl bakacaksın yüzlerine?
Gözlerine nasıl bakacaksın Muhammed\'in? (s.a.)
Fatıma yakana yapıştığında ne diyeceksin?
Hicretin 61\'inci yılı. Muharrem\'in onuncu günü... Öyle bir kan döküldü ki Kerbela\'da, kıyamete kadar yürekleri yakmaya yeter...
\"Aşkın şehidi\" demiş Ahmet Turgut Hazreti Hüseyin için... Hüseyin sevgisini ve acısını roman halinde somutlaştırmış.
Hüseyin: Aşkın şehidi...
Yanında 70 kadar ehl-i beyt insanı vardı... Kadınlar, çocuklar, yaşlılar...
Kızgın çöl ortasında, çoğu bir damla su içemeden, doğrandılar.
Yetmedi, mübarek başı kesildi Peygamber torununun, mızrağa takıldı, Şam\'a götürüldü.
Bunu yapanlar, sözüm ona \"Müslümanlık\'tan çıkmış\" insanlar değildi.
Acıyı düşünebiliyor, anlayabiliyor musunuz?
Peygamber\'in ebedi aleme göçüşünün üzerinden sadece 50 yıl geçmiş ve iktidar hırsı yürekleri dalayıp, sadece Müslümanlığı değil, insanlık adına her şeyi devre dışı bırakmış, caniler üretmiş.
Sınırsız caniler...
Bir Kerbela günü daha...
Ders almalıyız ders.
Nasıl başkalaşır insan, yüreklerimize mukayyet olmalıyız, nasıl taht kurar oraya şeytan ve biz hâlâ eski yerlerimizde durduğumuzu sanırken, nasıl bir canavara dönüşürüz, mukayyet olmalıyız kalplerimize...
Hüseyin şehit oldu, şehit olmak ona ağır gelmedi, şehitlik bir taç gibi kondu başına... Biz yansak da o yanmadı...
Ya ona kılıç vuranlar ne oldu? Onun kutlu kanına elini sürenler? Ne oldu? Ebediyet hüsranından başka ne düştü paylarına?
Demek insan, o vahşete varabiliyor. Hem o vahşete varabiliyor hem de Müslümanlığından çıkmadığına inanabiliyor.
Bu zihin tefessühüne dikkat çekmek istiyorum asıl. Canavarlığa doludizgin giderken, içinizden küçücük bir uyarıcı sesin yükselmemesine...
Yezidlik nasıl bir duygu, düşünelim diyorum.
Bir Kerbela günü daha yaşıyoruz. İçimizdeki tüm yezidlik tortularını silelim, arınalım onlardan diyorum.
Ve kuşanabileceğimiz kadar Şehid Hüseyin\'i kuşanalım.
Muhammed\'i (sallallahü aleyhi ve sellemi), Ali\'yi (kerremallahü veçheyi) Fatımatüzzehra\'yı, Ehl-i Beyt\'i kuşanalım, diyorum.