ÜLKÜCÜLER hakkındaki cezanın eşitsiz olduğunu mu yazdın, sen zaten faşistsin! Büşra Ersanlı’nın tahliyesine sevindiğini mi yazdın, sen de bölücüsün!
Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat gibi davalarda da bazı tahliyeler olması gerektiğini mi yazdın, demokratlığın sıfırlanmıştır!
Bu tavırlarda bir zihniyet ortaklığı var: Siyasi görüşleri hukuktan üstün tutmak!
Toplumumuzda bu yaygındır, zaten siyasetten başka değerlere pek önem vermediğimizden bu kadar kutuplaşıyoruz öteden beri.
Hukuki düşünmek, en azından hukukun temel ilkeleri hakkında genel bir bilgi gerektirir. Siyasi düşünmek ise çok kolaydır; aidiyet hissettiğiniz görüş ve tavırların lehine, ötekilerin aleyhine düşünürüz, coşarız...
Hukuki kavramlar?
Mesela şu önemeye ne dersiniz: Bunların hepsi darbeci, kalsınlar içeride!
‘Darbeci’leri ve destekçilerini, onların dünya görüşlerini elbette siyaseten ve etik olarak şiddetle eleştirebiliriz. Ama hukuki bir görüş beyan etmek için, en azından “darbe, teşebbüs, örgüt, hazırlık eylemleri” ve bilhassa “delil” kavramlarına hukukta ne anlam verildiğini bilmek gerekir.
Bu kavramlara günlük dilimizdeki anlamları vermek hukuk sahasında çok yanlış olabilir.
Siyasi yorum, hatta siyasi bağlantı, kesinlikle hukuktaki “delil” kavramının yerine geçemez mesela.
Yine mesela, kışlada, karargâhta, partide, dernekte “beraber çalışma”yı hemen hukuktaki anlamıyla “örgüt” sayamazsınız, “örgüt” saymak için başka şeyler lazımdır.
İddianamelerde buna ne kadar özen gösteriliyor, emin değilim.
Genelkurmay başkanının, görev süresi içinde terör örgütü başkanlığı yaptığını, görevi bitince terör örgütü başkanlığının da sona erdiğini söyleyen bir iddianame, hukuken çok vahimdir mesela!
Eşit suça eşit ceza
Ertuğrul Günay öteden beri fevkalade değer verdiğim, saygı duyduğum bir dostumdur. 12 Eylül’de o ‘komünist’, ben ‘faşist’ nitelikte “örgüt” suçundan tutuklandık, hapishanede beraber yattık. Birileriyle siyasi çalışmalar yapmıştık ya, buna “yasadışı örgüt” demişlerdi!
Sonunda beraat ettik ama iki yıla yakın yattık.
Sayın Günay Üçüncü Yargı Paketi’nin Ülkücülere ilişkin bölümüne tepki göstererek “Katilin sağcısı solcusu olmaz, katil katildir” diye konuşu.
Aynen katılıyorum bu sözlere... Ama bir ilavem var: Katillere verilen ceza da ayrımsız olmalı...
Sol ve bölücülerin cinayetlerini “anayasal düzene karşı” tek suç sayıp tek ceza vermek, Ülkücülerin cinayetlerini adi suç sayıp sayısınca ceza vermek, yasama tekniğinin yol açtığı bir eşitsizliktir. Siyasi görüşler farklı olabilir ama hukuki fotoğraf budur.
Şiddet ve siyaset
Büşra Ersanlı tahliye olduğunda Kürtçe eğitim istedi; eskiden beri bu görüştedir. Ülkenin gündemindeki bir konudur. Bunun için tutuklu kalmasının gerektiğini kim söyleyebilir?!
Benim Ersanlı’nın asıl önemsediğim sözü şudur:
“İddianamede Kürtlerin sesini siyaseten keselim de sadece şiddet göze çarpsın amacı var sanki...”
Madem öyle, yapılacak belli: Kürt hareketinde şiddete karşı çıkmak, şiddeti geri itmeye, siyaseti öne çıkarmaya çalışmak...
Prof. Büşra Ersanlı’ya de elbette şiddeti eleştiren, çözüm alanının sadece siyaset olduğunu vurgulayan bir tavır yakışır. Hele de tutuklanmasıyla Kürt hareketi üzerinde etkili bir karizma kazanmıştır. Bu karizmasını şiddete karşı siyaseti öne çıkarmak için kullanırsa hem çözümü kolaylaştırmış, hem evrensel hukukun gereğini de yapmış olur.
Bunu yapan, şiddetin karşısında dik duran Kürt aydını az değildir.
(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)