Başlığa bakıp \'Galiba trenin hızı yazarımızın kafasını bulandırmış\' demeyin çünkü hızlı trenin İspanya\'da \'entegrasyon\' gibi bir başarı hikayesi var.
TCDD ile İspanyol demiryolu kurumu ADİF arasında imzalanacak bir işbirliği protokolü için İspanya\'daydık.
Hem imza töreni öncesi hem de saatte 300 km hızla Madrid-Cordoba arasında giderken ADİF yöneticileriyle sohbet ettik. Tabii onlar Türkiye pazarından daha büyük pay alma telaşındalar ama benim aklım işin \'entegrasyon\' kısmına takıldı.
Şöyle ki; İspanyollar hızlı tren teknolojisinde dünyanın en iyilerinden.
Zaten Ankara-Eskişehir hattını da yerli bir şirketle ortaklaşa onlar yaptı. Çok sayıda projede de işbirliğimiz var. Çin\'den sonra en uzun hızlı tren hattı İspanya yarımadasında.
Bizim sadece marşlarda kalan \"Demir ağlarla ördük yurdu bir baştan öbür başa\" sözünü onlar gerçekleştirmiş. Sıkı durun; İspanya tüm yatırım bütçesinin yüzde 60\'ını ulaşıma, özellikle de hızlı tren teknolojisine ayırıyor.
Göz alıcı hatlar, viyadükler ve tüneller var.
İspanyol yetkililere, \"Neden eğitim, savunma ya da turizm değil de hızlı tren\" diye sorduğumda teknik birtakım izahlar aldım.
Ama projenin siyasi bir boyutu da var.
Kürt meselesi işte burada devreye giriyor. Malum olduğu üzere biz Kürt meselesini tartışırken sürekli İspanya örneğini verir, Katalanlar\'ı, Basklılar\'ı konuşuruz.
Bu ülkede şöyle bir hedef var. İspanya\'nın her 50 kilometresinde bir hızlı tren istasyonu olacak. Ülkenin her yerinden maksimum 3 saat içinde başkente ulaşılabilecek.
Yani ülkeyi demir ağlarla birbirlerine bağlıyorlar. Böylece ülke içinde dengesizlikleri gidermişler, karşılıklı iletişimi-etkileşimi artırmışlar.
Tabii bizim için böyle projeler erken. Çünkü biz hâlâ Kürt sorununun terör boyutuyla ilgileniyoruz. Silahlar susmadan bu tip şeyleri konuşmamız zor.
Bir an için şöyle düşünün, İspanya\'nın yaptığını biz yapmışız, her yer hızlı trenlerle yakınlaşmış. Diyarbakır\'dan, Van\'dan yola çıkan birisi bir saat sonra Karadeniz\'e, başkente ulaşmış. Hızlı tren beraberinde yeni bir kültürü, şehir yaşamını getirdiği için entegrasyon ve birbirine bağımlılık artmış.
Turizm ve ekonomi boyutunu söylemeye bile gerek yok.
Açıkçası zor bir ihtimal de değil bu anlattıklarım. Çünkü AK Parti iktidarının en başarılı işlerinin başında ulaştırma politikaları geliyor. Duble yollar, havayolu, demiryolları ve tabii YHT.
Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Habib Soluk ve TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman ile 2023 hedeflerini konuştuk.
İspanya gibi olmasa da raylı sistemlere ciddi kaynak ve ekip ayırmışlar.
Geçen yıl 3, bu yıl 3,5 milyar dolar harcadılar. Hedef 2023\'te 47 milyar dolarlık yatırımla 10 bin km hızlı tren hattı yapmak.
Ankara\'yı merkeze alıp yurdu YHT ile donatmayı hedefliyorlar. İspanyollar\'la işbirliği yaparak Mekke-Medine YHT inşasını da yapmayı planlıyorlar.
Bu da tarihi bir proje.
Süleyman Karaman ki esprileriyle Cem Yılmaz\'ı işsiz bırakır, YHT projeleriyle türkülerin bile değişmeye başladığını anlattı. Hatta bir defasında \'gurbet\' türküleri söyleyen bir ozana \'Uçak var, YHT var ve hepsi ucuz. Al bileti git memleketine. Eskidendi o gurbet günleri\' demiş.
Bu işin esprisi ama hızlı trenlerin kültürel entegrasyon ve sosyal dönüşümlere ciddi katkısı var.
İspanya\'ya gelince Endülüs\'ten bahsetmeden olmaz.
Koşuşturma arasında Endülüs\'e gittim.
Toprağı buram buram bilgi tüten Kurtuba\'dan, Granada\'dan, El Hamra\'dan geriye kalanları görünce yüzünüz asılıyor, zorlukla yutkunuyorsunuz.
Bilim, sanat ve tıpta zirveleri aşan Endülüs 1492\'de çöktüğünde kimse yaşanacak katliamın boyutlarını tahmin bile edemiyordu.
Bugün kiliseye çevrilen Kurtuba Camii ve yine içine kilise yapılan El Hamra Sarayı dışında bir şey kalmamış. Yakılan kütüphaneleri, yıkılan camileri tarih kaydetmekten bile utanıyor.
Engizisyonu düşünürken \'Batı ruhu\'nu bütün çıplaklığıyla görüyorsunuz.
Endülüs sokaklarında dolaşırken içimdeki yara bir kez daha kanadı. Aslında Endülüs\'le ilgili çok şey söylemeye gerek yok.
Endülüs\'e ancak ağıt yakılır!