“Özgürleştirdiğimiz bir ülkede bu nasıl olabilir?” dedi.
Dünyanın en özgür(!) ülkesi ABD değil mi zaten? 2009'daki bir habere göre ABD’de günde 45 kişi cinayete kurban gidiyorken, özgürleştirdiğiniz(!) bir ülkede siz de insanları katlediyorken, buna nasıl şaşırırsınız? Özgürlüğü sizden öğrenenlere ve sizin gibi öldürenlere ‘boynuz kulağı geçti’ demeniz gerekmez mi? Yoksa ‘Öldürme Özgürlüğü’nün size özel telif hakkını mı aldınız?
Elbette bu da tüm ölüm haberleri gibi üzücüydü. Şu ‘özgürlük’ kelimesinin anlamı da artık sözlüklerde değiştirilmeli. Çünkü savaş ülkelerinde yeni doğan çocuklar, özgürlüğün anlamını ölüm olarak öğreniyorlar sayenizde.
ABD, Irak’a özgürlük(!) götürmeye gitmeden önce, haberlerde, halkın bir kısmı ellerinde Amerikan bayraklarını sallayarak, sevinç çığlıkları atıyorlardı. Saddam’ı öldürdüğünüzde de (devrildiğinde demeyeceğim) aynı şeyi yaptı bu bir kısım. 2003 yılında ABD ve Birleşik Krallık önderliğinde oluşturulan Çokuluslu Koalisyon Kuvvetlerinin bir askeri harekâtla Irak’a girmesiyle başladı savaş. 2011 yılında savaşın resmi olarak bitmesine, ABD’nin Irak’a özgürlük ve demokrasi(!) götürmesine rağmen, halen de bitmiş değil ölümler.
8 sene boyunca süren savaşta neler yaşandığını, TV’den, fotoğraflardan ve basılı yayından takip ettik. Masum çocukların öldürülmesinden tutun, ABD askerlerinin halka yaptıkları işkence ve tacizleri, cezaevlerinden kadınların ‘burayı havaya uçurun, bizi öldürün!’ çığlıkları eşliğinde dışarıya ulaştırdıkları mektupları hepimiz duyduk. Orada yaşananları takip ettik. Elimiz kolumuz bağlı kaldı. İçimize korlar düştü. Bunca ölümlere “Özgürlük ve Demokrasi için!” adı verildi.
Ha! Bir de Afganistan vardı. Usame Bin Ladin vardı. Zaten her ülkeye girerken bir isim buluyor ve onları bahane ederek, o ülkelerdeki masum insanları öldürüyorsunuz. Suriye, Lübnan vs… hangi katliamlarınızı sayacağını şaşırıyor insan.
Bakın, ben de sizin özgürlük anlayışınıza şaşıyorum…
Yani Özgürlüğün ölüm olduğunu sizden öğrendiler Bayan Clinton! O yüzden şaşırmış numarası yaparak, bizi de hiç şaşırtmayın!
Please yani...