Herkes kendi okuluna ve sınıfına
Eleme ve seçme sınavlarına dayanan eğitim sistemindeki 'eşitsizliği' giderme iddiasıyla ortaya çıkan ve eğitimi 'testleştirerek' paralel paralı okul haline gelen dershane sektörü, varılan kapitalist evrenin gereği 'özel okullara' dönüştürülecekti.
Ve 4+4+4 kesintili eğitim sistemiyle 'temel eğitimi' 4 yıla indiren devlet, bir öğrenci için 8 yıllık kamu harcamasını yarı yarıya azaltırken kamusal eğitiminin en geniş çapta özel sektöre devredilmesi için sırada dershaneleri de 'okullaştırarak' özel okul stoğuna katmak vardı.
Bilindiği üzere devlet, 4+4+4'le birlikte geçiş yaptığı 'esnek eğitimle' ilk 4 yıldan sonra eğitime devam edenlerin yüzde 70'ini mesleki eğitime doğru kaydırarak Cumhuriyet tarihinin en büyük 'mesleki eğitim hamlesini' planlıyordu.
Yani temel eğitimin yüzde 70'i 'sanayisi gelişmiş ülkelerde kalifiye ve teknik becerisi yüksek eğitim gücünü' gerekçe göstererek ara ithal ürüne dayalı montaj sanayimize ve tedarikçi imalat sektörüne genç ve ucuz işçisi olacaktı.
Ama çocuklar 9 yaşında mesleki eğitime yönlendirilmesine ilaveten 'özel meslek liselerinin' sayısının da artırılması gerekiyordu.
Doruk Çakar'ın Akşam Gazetesi'ndeki haberinde MEB'nın 2014 yılına kadar 9 bin 672 lisenin yarısını meslek lisesi yapacağını öğreniyorduk.
Bakanlığın faaliyet raporunda 'yüzde 50 meslek lisesi' hedefine yönelik Torba Yasa'ya eklenen 'teşvikle' Organize Sanayi Bölgeleri'nde devlet işverenlerin kurduğu 'özel meslek liselerine' öğrenci başına 5 bin TL ödeyecekti.
Dolayısıyla patronun okulunda, pardon fabrikasında ya da atölyesinde ustabaşıyla 'çalışılarak' eğitimini tamamlayacak bu körpe mesleki eğitim öğrencileri....
İlk 4 yıldan sonra 'imam hatip'i tercih etmeyen ama 'düz eğitime' devam edemeyecek yoksul, işsiz, emekçi ailelerin 9 yaşında hayatları 'işçileşmiş' çocukları olacaktı. Yerlerine yeni ve daha genç işçi- öğrenciler gelene kadar...
Sonra da Ulusal İstihdam Strateji Belgesi'yle kıdem tazminatı dahil bütün sosyal hakları budanmış güvencesiz işli-işsiz ordusuna kayıtlanacak ve simsar istihdam bürolarınca 'en ucuz işçi bizim' sloganıyla 'alıcıya' kiralanacaklardı..
Diğer yandan düz eğitimde büyük vergi indirimleri ve kamu kaynaklarıyla desteklenen özel okulların boş kontenjanlarını doldurmak ve eğitimdeki payını artırmak için devlet, kesesini açıp özel okuldaki her bir öğrenci için 1500 TL ödemeye karar veriyordu..
Milli Eğitim Bakanlığı, özel okullardaki öğrenci kapasitesini kısa vadede 2 milyona uzun vadede 7-8 milyona çıkartmayı planlıyor ve bu hedeflere ulaşılması durumunda özel okulların 500 bin öğretmen istihdam edebilecekleri ve 'ataması yapılmayan' boşta 9-10 yıl bekleyen öğretmenlere de 'iş fırsatı' doğacağını söylüyordu....
Maliye Bakanı, 'İlköğretimde öğrencinin bize maliyeti 2 bin 500 TL diyelim öğrenci için 1500 TL verelim üstünü ailesi tamamlasın özel okula göndersin' diyordu..
Zaten 4+4+4 sistemi 'Milli eğitimin özel okullaşmasına' büyük ivme katmış, endişeli aileler ne yapıp edip çocuklarını özel okula kayıt ettirmişlerdi..
Düşük gelirli hanehalkı bütçesinden yüzde 0.7 ayırdığı 'eğitim gideriyle' çocukları 70 kişilik sınıflara doldurularak, 'işçileşme' yoluna adım atmışlardı..
Açılacak yeni üniversitelerle üniversite sayısı 200'e varınca bugün yüz küsur binden fazla 'boş' kontenjanla yüksek öğrenimde 'seçme ve yerleştirme' derdi de bitecek ve dershanelere gerek kalmayacaktı.
Sonuçta çocuklar ailelerinin gelirine göre kendi sınıfının okuluna ve eğitimine ayrıştırılıyor, eleme ve seçme sınavıyla '9 yaşında' yerini öğreniyordu..
Derin gelir uçurumu, ürpertici zengin- yoksul ayrımının 'demokratik' toplum ve 'eşit' eğitimdeki 'güncellenmiş' karşılığı başka ne olabilirdi ki?
(Akşam gazetesinden alınmıştır)