Herkes farklı telden


   Lefkoşa Türk Belediyesi’nde çalışan binden fazla insan da iki ayı aşkın bir süredir maaş alamıyor...
   Toplamda 2 bin kişinin maaş alamadığını ve her insanın 4 nüfuslu bir aileye sahip olduğunu düşünelim...
   Bunun anlamı 8 bin kişinin parasız kalmasıdır...
   Parasız insan, evinin ihtiyaçlarını karşılayamaz...
   Kirada oturuyorsa, ev sahibine ödeme yapamaz...
   Deftere yazdırdığı bakkal borçlarını ödeyemez...
   Arabası varsa benzin koyamaz...
   Okula giden çocuğuna harçlık veremez, çocuk da kantinden istediğini alamaz...
   Öyleyse; KKTC gibi küçük bir ülkede 8 bin kişinin parasız bırakılması, aynı zamanda birçok sektörün olumsuz etkilenmesi demektir...
   Sadece bakkal ve kasaplar değil, berberler bile sıkıntı çeker...
   Çünkü parasız insan traş da olamaz...
   Maaş alamayan belediye çalışanlarının yanı sıra, ekonomik kriz nedeniyle işini kaybedenler, hiçbir iş bulamayan gençler vardır...
   Böylesi bir durumda piyasanın canlanmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım olamaz...
   Ülkenin ne durumda olduğunu öğrenmek için, küçük esnafın görüşlerini dinlemekte fayda vardır...
   Yıllarını Arasta çarşısında geçirmiş bir esnafla konuştum...
   Körfez krizini, yüzde 200’e varan oranlarda devalüasyonları, banka iflaslarını yaşamış ve tümünden etkilenmişti...
   “Ama bu kadar da kötü bir dönemle karşılaşmadım” diyordu...
   Anlattıklarını kısaca aktarmak istiyorum:
   “Bundan 5-6 ay öncesine kadar ayın 25’inden sonra işler çok azalırdı... Maaşlar ödeninceye kadar 5-6 gün süreyle pek iş olmazdı... Ama şimdi ayın 15’inden sonra aynı sıkıntıyı yaşıyoruz... Ayın ilk yarısında hafif bir kıpırdanma oluyor, 15’inden sonra duruyor...”
   Söylediklerinin özeti buydu...
   Peki çarşı neden böyle?..
   Nedeni çok basit...  
   İşsizlik ve buna bağlı olarak parasız insan sayısı  artıyorsa, çarşıda hayat durur, esnaf yuvarlanır, işletmeler ‘yükümlülüklerini’ yerine getiremez olur...
   Yükümlülükler deyince akla ne gelir?..
   -Dükkan ve ev kirası...
   -Banka taksidi...
   -Vergi ödemeleri...
   -Toptancıya veya dağıtıcıya borçlar...
   Böylesi bir durumda, devlet dahil olmak üzere tüm sektörler sıkıntıya girer...
   İşsizlik arttıkça, bu tür sıkıntıların daha da artacağı kesindir...
   Bir yıl öncesine kadar aynı evi paylaşan dört kişiden ikisi çalışıyordu...
   Bugün tek maaşa düşülmüşse, yani iki kişiden biri işsiz kalmışsa, krizin derinleşmesi kaçınılmazdır...
   Birikmiş para varsa, belki birkaç ay durumu idare eder, ama ondan sonra kesinlikle sıkıntıya girer...
   İnsanlar, karınlarını doyurmakta dahi zorlanırlar...
   Bazıları, evini, ya da arabasını ipotek koyarak yeniden borçlanma yoluna gider...
   Banka vermezse, tefecilerin tuzağına düşer...
   Böylesi bir durumda sıkıntı daha da artar...
   Çaresizlikler başlar ve psikolojik bunalıma girilir...
   Kıbrıslı Türklerin büyük bir kısmı, yaşanan kriz nedeniyle psikolojik açıdan bunalımdadır...
   Depresyon ilaçlarının kullanımındaki patlama, insanların psikolojik durumlarını anlamak için yeterlidir...
  Zor günlerden geçiyoruz...
  Yol göstericiye ihtiyacımız vardır...

(Kıbrıs gazetesinden alınmıştır)