HDP'nin meşalesi Vedat Aydın'la yakıldı

Seçime bir hafta kala tüm siyasal partiler elindeki tüm kozları kullanıp seçmeni ikna etmeye çalışırken özellikle sosyal medya ve bazı basın yayın organlarında eline kalemi ve klavyeyi alan kiralık kalemşörler Kürtlere akıl, yön vermeye ve Kürtlere şirin görünmeye çalışmaları canımı çok sıkıyor.

O kiralık ve her düzene, nabza göre şerbeti topluma zehir gibi içiren kalemşörler ki, Kürtlerin insan olmaktan kaynaklanan hakları gaspedilirken körleri oynadılar.

Kürtlerin köyü, hayvan ahırları ve ahırların içinde hayvanları yakılır, hayvanların sesi yeryüzü, gökyüzü ve melekleri ağlatırken sağırları oynadılar.

Kürt çocukları cumhuriyetin gözaltılarında kaybolup cesetleri deve geçidinde bulunur, dağlarda kurda kuşa yem olurken duymazları oynadılar.

O kalemşörler ki; Kürt çocukları Silvan’da, Batman’da, Diyarbakır’da ve bölgenin pek çok ilinde JİTEM’in kullandığı tekarrov marka silahla enselerinde tek kurşunla infaz edilirken “vurun abalıya” deyip faili meçhullere ve yargısız infazlara “onay” verdiler.

Onlar kendi manşetlerinde Kürt gazeteci, işadamı, yazar, aydın ve yurtseverlerini hedef gösterdiler, bir sonraki gün vuruldular.

O kalemşörler ki; Kürt çocukları Diyarbakır zindanlarında işkenceden dolayı kanları duvarları kırmızıya boyar ve çığlıkları kulak zarları yırtarken kulaklarına pamuk tıkadılar. 

O kalemşörler ki Ergenekoncuların, Balyozcuların, Poyrazcıların ve JİTEM’cilerin emir ve talimatları doğrultusunda Türkiye toplumunu yalanla, dolanla ve sahtekarlıkla yönlendirdiler, Doğu’da yaşananları kedinin kendi pisliğinin üstünü toprakla örttüğü gibi pisliklerinin üstünü örtüp Türk ve dünya kamuoyundan gizlediler.

Kalemşörlerin koşulsuz olarak biat ettikleri derin yapılar hem PKK’yi ve hem de devletin başta TSK ve emniyet gibi kurumlarını kullandılar.

Türk ve Kürt çocuklarının dağlarda birbirini boğazlamasına, milyarlarca doların dağlarda heba olmasına sebep oldular.

Bugün de utanmadan ve arlanmadan çıkıp Kürtlere akıl vermeye çalışıyorlar.

Hadi canım sizde…

Ayıp olmasa siz Kürtleri çok mu salak sanıyorsunuz?

Derin yapılar; Kürt toplumunu baskı, şiddet, katliam ve acımasız işkencelerle legaliteden illegaliteye zorladı, illegaliteye zorlanan Kürtler önce PKK’yi sonra HEP, DEP, HADEP, ÖZDEP, DEHAP, DTP, BDP VE HDP gibi siyasi partileri kurdular.

Kürtlerin Cumhuriyet tarihinde yaşanan en örgütlü birliktelikleri HEP’le olmuştur.

HEP’in Diyarbakır il başkanı Vedat Aydın’ın katledilmesi yine Cumhuriyet tarihinde ilk defa milyonlarca Kürdü, Aydın’ın cenazesinde bir araya getirmiştir.

Konturgerillan’ın Diyarbakır surlarından halka açtığı ateş ve katlettiği yüzlerce insanın kanı sokakları kana boyarken, insanların yüreğindeki isyan ve öfke sokakları, şehirleri, dağları ve ovaları aşıp okyanuslara ulaşmasına sebep olmuştur.

Başta PKK ve siyasal temsilcisi partilerin yürüttükleri yanlış politika, uyguladıkları ve vazgeçemedikleri şiddet kültüründen, bu şiddet kültüründen dolayı ülkenin batı kamuoyunu ürkütmeselerdi, tüm Türkiye’ye hitap edip, ülkenin mevcut realitesine göre akıllı politika ve uygun stratejileri uygulasalardı hiçbir zaman baraj sorunu yaşamayacaklardı.

1995 yılı seçimlerinden HADEP’in Genel Başkanı rahmetli Murat Bozlak, HADEP milletvekili adayları Sedat Yurtdaş, Selma Tanrıkulu ve şu an ismini hatırlayamadığım pek çok adayla Ofis’teki HADEP il binasının önünde halka hitaben yaptığı konuşmada“Biz baraj sorununu İstanbul’dan aşarak buraya geldik.”demişti.

Ancak HADEP ve sonrasında kurulan partiler ne Kürtlere ve ne de ülkenin tamamına güven vermedikleri için barajı aşamadılar.

Her zaman ifade ettiğim gibi yüzde 10 barajı düzenlemesi, sadece Kürtlerin Kürt olarak parlamentoya girmesini engellemek için çıkarılmış cuntacı ve faşist bir düzenlemedir.

Kürtlerin meşru ve demokratik zeminde kendilerini ifade etmesini engelleyen anti demokratik bir düzenlemedir.

Kürtleri legaliteden illegaliteye zorlayan baskıcı ve dayatmacı bir uygulamadır.

Bu düzenlemeyi ortadan kaldırmak en başta Ak Parti hükümetinin görevidir.

Bugüne kadar pek çok alanda demokratik düzenleme yapan, “barış süreci” gibi son yüz yılın en devrimci adımını atan ancak son süreçte söylem ve eylemleriyle yalpalamaya başlayan Ak Parti hükümeti bu ikircikli yaklaşımlarından da vazgeçmelidir.

Tekrar Anadolulaşıp Ankaralılaşmaktan vazgeçmeli, 76 milyonu rahatlatan adımları atmalıdır.

Bir gazeteci olarak mutlu değilim, kelimelerimi, cümlelerimi ve duygularımı özgürce ifade edemiyorum. Her bir cümlem bir tarafın tarafı olmakla yaftalanıyor.

ABD’nin Saddam’a uyguladığı ambargoyu yaşamak hissinden kurtulmak istiyorum.

HDP’de bugün Batı’dan Doğu’ya kadar kendisine gösterilen teveccüh ve desteğinin kıymetini bilmelidir, şiddet, kavga, hır, gür ve halkı tedirgin eden söylem ve eylemlerden vazgeçmelidir. Bütün Türkiye’ye güven ve umut vermelidir.

HDP bunu başardığı takdirde işte o zaman toplumsal barış bir toplumsal adaletle sağlanacaktır.