Hayallerin umutların zamanı...


Şöyle bir oyun mesela; kaçtığın her şeyin seni kovaladığı bir oyun.
Ya da korktuğunun, korkuna inat başına geldiği bir oyun.
Çok istemek, altını biraz fazla çizmek, direnmek cızzz yakıyormuş bu oyunda. Anında canın gidiyormuş.
O canlar gide gide, yana yana büyüyormuşsun sen de.
Bir yıl önce bu tarihte, oturduğum bu masanın başındayım yine. Kaderim kürkçü dükkanım mı ne?
O zaman soranlara şöyle derdim; "Asla evlenmem, Allah korusun".
Peki ne yaptım? İlk 'merhaba'dan sonra iki haftada evlenmeye karar verdim.
Kalbimi seveyim.Yok yok içinde bir gram ironisi yok, gerçekten seveyim.
Ben böyleyim. Kalbim nereye, varım yoğum oraya...

'Güçlü kadın' denenlerdendim ama sevgiye, şefkate, korunmaya deli gibi açtım aslında. Çocukluk işte. Bazı yaralar kapanmıyor işte.
Kendi kendime yetmeyi, önce kendimi sevmeyi, başkaları beni sevmese de değerli olduğumu henüz bilmiyordum yani.
Saçımı okşayacak bir el içindi tüm kavgam.
Sevdim. Çok, çok, çok sevdim. İşte buraya yazıyorum; hiç pişman değilim. Bugün olsa aynısını yapardım, kalbimin sesinden başkasını duymazdım.

İstedim. Çok istedim. Ailem olsun istedim. İnanmak istedim. Güven duygusunu hissetmek istedim.
Olmadı. Hiç ilgim ve de bilgim olmayan senaryoların baş kahramanı ilan edildim. Çok konuştular. Çok ağladım. Çok yaraladılar. Çok sustum.

Oysa car car car konuşur, herkese laf yetiştirirdim eskiden. Belki de susmayı öğrenmekti imtihanım kim bilir.?..
Sabretmeyi öğrenmek... Kendini savunmaktan vazgeçmek... Dua etmeyi ve şükretmeyi bilmek... Sessizliği kabullenmek.
Dokuz ay geçti. Evliydim.

"Evlilik nedir?"
diye sorsanız, verecek bir cevabım yok. Çünkü ben evlilikten hiçbir şey anlamadım.
Üç oda bir salonda tek kişilik performanslardan ibarettim. Seyircim de alkışlayanım da olmadı.
O da fazlasıyla kırıktı, hala tam bilemiyorum ama karışıktı. Konuşmadı. Gülmedi. Saçımı okşamadı. Kapandı, açılamadı.
O, iyi biriydi. Eminim güzel şeyler istemişti ama izin çıkmadı. Ne yapsam olmadı.

İşin aslı; hayata bakış açımız, dünya duruşumuz birbirine uymadı.
Ve yolun sonuna geldik. "Kalbimle çıktığım yolun sonuna aklımla geldim" de diyebiliriz.

Eee ne yapacaksın; kalbin sesi soluğu kesilince akıl galip geliyor nihayetinde.
Madem yazıyorum, bir daha söylemek isterim ki kayda geçsin; Ben onu çok sevdim. Hiç pişman değilim. Onunla geçirdiğim üç mutlu gün için bile dokuz ay beklemeye, üzülmeye değerdi.
Kim üç mutlu gün görebilmiş ki şu hayatta?...

Şimdi bir gıdım daha büyümüş gibiyim. Kendimden hiç olmadığım kadar eminim. Huzurluyum. Umut doluyum. Yeniden başlıyor gibiyim. Sevgi doluyum ama başkası tarafından sevilmeye muhtaç değilim.
Bu konuyla ilgili başka bir cümle kuracak da değilim.
Artık bildiklerimin, beni ben yapanların, hayallerimin, arkadaşlarımın, şarkılarımın, yazılarımın, köpeğim Mini'nin, gülen yüzlerin, neşenin, sıcak kalpli dostların zamanı.
Allah izin verirse yeni hayatımı çok seveceğime inanıyorum.

Hakkımızda hayırlısını diliyorum.

(SABAH Gazetesinden alınmıştır)