Zana’nın Enis Berberoğlu ve Metehan Demir’e yaptığı açıklamalar, “çözüm arayan insan” izlenimi vermişti. Kürt hareketinde yanlış bulduklarını da açık sözlülükle eleştiriyordu zira.
Dünkü açıklaması ise, bir bakanın söylediği gibi, “vitrinlere oynayan bir politikacı” görüntüsü verdi. Zana’nın sözleri barış aramaktan ziyade “mahalleye mesaj” niteliğindeydi. Hürriyet’te çıkan sözlerinden dolayı BDP’den sert eleştiriler alan Zana, ‘Bakın, taleplerinizi Başbakan’a ilettim’ diyordu mahallesine...
Dün biraz araştırdım, Leyla Zana’nın politik olgunluğa sahip bir muhatap olabileceği konusunda beliren umutlar kaybolmuştur.
“Leyla Hanım kendi taleplerini basın açıklamasında anlattı ama Başbakan’ın cevaplarından hiç bahsetmedi. Üzerinde durulmayan konuları bile ‘müzakere’ edilmiş gibi aktardı. Güvenilir bir davranış değildir bu!”
Zana, mesela ‘Taleplerimizi anlattım, Başbakan da kendi görüşlerini anlattı, yararlı bir görüşme oldu’ gibi diplomatik inceliğe sahip bir açıklama yapabilirdi, yapmadı. Bir bakanın deyimiyle, “mesafeli durduğu siyasi mahalleye katıldı”.
Halbuki Zana, Hürriyet’te Enis Berberoğlu ve Metehan Demir’e yaptığı açıklamalarda, “mahalle”yi de eleştirmiş, BDP’lilerin “Kürtlerin duygusuna uzak olduğu için çok mekanik kaldığı”nı, hatta “içeride başka dışarıda başka” konuştuklarını bile söylemişti.
O üsluptu ülke genelinde dikkatleri Leyla Zana üzerinde toplayan...
Leyla Zana elbette bir Kürt milliyetçisidir, siyasi emelleri bellidir. Fakat bağımsız olabilirdi, olamamıştır.
Zana’nın dünkü açıklamasında iki konu önemlidir:
. Biri, “idam gibi bir tabuyu yıkan ülkenin Öcalan’ı da ev hapsine alabileceğini” söylüyor. Doğru fakat, idam cezası kalkarken Öcalan, PKK’nın sınır dışına çekilmesini ve ateş kesmesini sağlamıştı. Öcalan paralel devlet örgütlenmesinden değil, üniter bir “demokratik cumhuriyet”ten bahsediyordu.
Bugün öyle mi?!.
. Terör devam ederken hiçbir demokratik hükümet Öcalan’ı ev hapsine taşıyamaz. Terör güven verici şekilde gündemden çıkmadıkça bu mümkün olmaz. Bunu teşvik etmek gerekirken Leyla Zana, dünkü açıklamasında, “silahları bırakın, operasyonlar durur söyleminin gerçekçi olmadığını” bile söylüyordu, bu mümkünmüş gibi!
Ankara’da birçok kimse Zana’nın “Silah Kürtlerin sigortasıdır” sözünü hatırladı.
Eski Leyla Zana, Hürriyet’teki açıklamalarında görülen yeni Leyla Zana’yı pek çabuk soldurdu maalesef.
Şu kesin: Takrir-i Sükun’la, askeri rejimlerle çözülemeyen Kürt sorunu, er geç diyalog mekanizmasıyla çözümlenecek.
Bu noktada sorun, Kürt hareketinin siyasi diyalog için Kuzey İrlanda’daki Sinn Fein türü bir partiye sahip olamamasıdır. Aksine, silahlı PKK, siyasi BDP’yi tahakkümü altında tutmaktadır. Sinn Fein olmadıklarını Selahattin Demirtaş da Neşe Düzel’e söyledi zaten.
PKK ise “diyalog” değil, masaya silah koyarak oturmak istiyor! Temel tıkanma noktası budur.
Kürtlerin çok büyük çoğunluğu diyalog yoluyla çözüm istiyor. Leyla Zana bu toplumsal ihtiyacın sözcüsü olabilseydi iyi olurdu ama olamadı maalesef.
Partileşmese dahi bir Kürt Sinn Fein hareketi, yani şiddet yerine siyaset isteyen bir toplumsal hareket gelişebilse, çözüm kolaylaşacak.(Hürriyetg azetesinden alınmıştır)