Hangi defter Sayın Başbakan?
“Biliniz ki yazdığınız her cümle onların (yani teröristlerin) arayıp da bulamadığı bir propaganda unsurudur. Ve bilesiniz ki biz de kendi defterimizin notları arasına bunları düşüyoruz.”
* * *
İlk cümle, bildik terane:
“Hükümetin işine yarayacak cümleler kurmuyorsan, teröristin safındasın demektir.”
O halde Şemdinli’de çatışmaların 40 kilometrelik alanda, 20 gündür devam ettiğini, devletin bölgede bir türlü hâkimiyet kuramadığını, çok sayıda yerleşim yerinin boşaltıldığını, valiliğin ilde 7 bölgeyi geçici askeri yasak bölge ilan ettiğini, Başbakan TV’de “Olağanüstü Hal’i kaldırdık” diye öğünürken orada olağanüstü bir savaş hali yaşandığını yazmayacağız, öyle mi?
Örgüt yararlanır diye hükümetin hatasını sergilemeyeceğiz, iktidar yandaşı kalemşorlar gibi “iliştirilmiş gazetecilik” yapacağız, göze girmek için pembe gazete basacağız öyle mi?
* * *
Şahin İçişleri Bakanı diyor ki:
“Ülkenin olağanüstü gündemi sadece çatışma alanı ile ilgili değildir. Bu çatışma, İstanbul’da kalemle, kitapla devam ediyor. Geçimli’de atılan havan mermisiyle Ankara’da yazılan yazıların farkı yoktur.”
Biz bu söylemi 12 Eylül’den hatırlıyoruz.
Aynı lafları Kenan Evren’den dinlemişliğimiz vardır.
Örgüt evinde ele geçirilen kitapları suç unsuru diye silahlarla yan yana sergileyen zihniyettir bu...
Yazıdan korkan, ifade özgürlüğüne düşman zihniyet...
Geçimli’de atılan havan, sizin güvenlik zaafınızın ve yanlış politikalarınızın sonucuydu Sayın Bakan; Ankara’da yazılan yazı da onun tescili...
İkinciyi susturarak, ilkinin vebalinden kurtulamazsınız; olsa olsa Türkiye’yi, kırık dökük demokrasisinden, eski sıkıyönetim rejimine çevirerek örgütün ekmeğine yağ sürersiniz.
Tarih boyu kalemi silah sayanların, meydanlarda kitap yakanların safında yerinizi alırsınız.
* * *
Asıl etkileyici cümleye gelince:
Bu vesileyle, Başbakan’ın bir defteri olduğunu, aleyhte yazıların o deftere, herhalde sonradan hesabı görülmek üzere, “biiiir biiiir” not edildiğini, bizzat kendisinden öğreniyoruz.
Herhangi bir uygar ülkede, Başbakan’ın “yazdıklarınızı ben de deftere yazıyorum” dediğine rastladınız mı?
İtiraf edeyim ki, bu söylem de bana 28 Şubat’ı hatırlattı.
1997’deki o tarihi MGK bildirisinde ne deniyordu:
“Medya gruplarının, Silahlı Kuvvetler aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır.”
Bu amaçla kurulan Batı Çalışma Grubu, “irtica ile mücadele” adına, asker aleyhine kalem oynatanları fişler, “deftere yazar”, kovulmalarını sağlardı.
Zaman geçti, 28 Şubat’çıların “defter”i dürüldü; yerine gelenler “kontrol”ü ele geçirdi; bildiride sadece hedef faslı değişti.
Son çıkışların tercümesi şudur:
“Medya gruplarının Hükümet aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır.”
* * *
Yazın istediğiniz deftere:
Bu kafa, 28 Şubat kafasıdır.
Ve demokrasiye zararı açısından, “Geçimli’de atılan havan mermisinden farkı yoktur.”
(Milliyet gazetesinden alınmıştır)