Görmedim, duymadım, bilmiyorum…
“Ne oldu insanlığımıza?” diye bile soramıyorum artık. Çünkü dünyanın bir köşesinde insanlar ölürken, diğer bir köşesinde de insanlık ölüyor. İnsanlık öldü mü, insan da ölüyor böyle.
Kan kokuları geliyor artık burnuma. Çocukların kanları dökülüyor, gençlere işkenceler yapılıyor, canlar yanıyor, yürekler dağlanıyor, iniltiler ayyuka çıkıyor ama biz “görmedim, duymadım, bilmiyorum” demeye devam ediyoruz.
Devlet büyükleri bu vahşetleri kınadıklarını söyleyip, kahraman kesiliyorlar. “One minute” le hangi can kurtuldu! Hangi katliamı durdurabildik şu ana kadar? Hangisi için öncülük ettik… Kınamakla onarılmıyor yüreklerdeki acılar, kınamakla geri gelmiyor yitirilen canlar.
Vakit akşam; Çocuklarım sıcak çikolatalı süt içiyorlar, yanında bir dilim kekle. Habersizler vahşetin kucağındaki çocuklardan.
Vakitsiz bir an; Katliam ülkelerindeki çocuklar, akan sıcak kanlarda boğuluyorlar. Benim çocuklarımın yaptığı keyiften habersiz.
Ve bir fotoğraf; İsrail askerleri tarafından köpekle işkence yapılan bir genç. Sakın gözlerinizi kaçırmayın o fotoğraftan. Çünkü en bakabileceğiniz, en hafif olanlardan birisi ve henüz bugün yansıdı medyaya. Bir tarafta onu bu işkenceden kurtarmaya çalışan arkadaşları etrafında, bir taraftan da tüm gelecek yardımları engelleyen caniler. Bu genç ne kadar korktu, ne kadar acı çekti kim bilir. Aslında korkan o değil, biziz.
Şöyle bir baktığımızda, bütün uşaklık yapan ülkeler bir bir devriliyor. Sıra bize de gelmeyecek mi? Gelecek elbet. O zaman biz de medet umacağız birilerinden. Biz de sesimiz duyulsun isteyeceğiz, ama ne ektiysek onu biçeceğiz.
Bir yazı,
Bir gözyaşı,
Bir yürek acısı;
Ve katliamın sancısı...
İnsanlık susuyor, çaresizlik konuşuyor.