Gömleğe geleceğim. Ama az sonra...
Haşim Kılıç gibi bir insanın böyle bir konuşmanın siyasi sonuçlarını tahmin etmemesi mümkün değil. Bu konuşmanın, iktidarda, özellikle Tayyip Erdoğan’da nasıl bir tepki doğuracağını düşünmemiş olamaz.
Haşim Kılıç gibi bir insan, konuşmasına doğrudan Tayyip Erdoğan’ı hedef alan ifadeler yerleştirirken, bunun doğuracağı siyasi depremin de farkındadır ve onu göze almıştır.
Haşim Kılıç gibi bir insan, kendisinin yeni konumuna yönelik bir hesap yapmadan böyle bir siyasi depremin tarafı haline gelmeyi düşünmez.
Belli ki bu konuşma, bir hukuk konuşması değil. Bu, Haşim Kılıç’ın kendisi için öngördüğü yeni siyasi duruşta hukuk pozisyonunu oldukça verimli şekilde kullanma hesabının ürünüdür. Bu yönüyle de Anayasa Mahkemesi’nin, tıpkı daha önceki “vesayet dönemleri”nde olduğu ve Haşim Kılıç’ın da katkılarıyla sona erdiği zannedilen görüntüye sokulmasıdır. Onun için 25 nisanda kürsüde Haşim Kılıç görüntüsünün sık sık Yekta Güngör Özden gibi görülmesi yadırgatıcı değildir.
Haşim Kılıç, o kürsüde dehşet verici bir siyasileşme yaşamıştır. O konuşmayı bir “Hukuk manifestosu” gibi algılayanların durduğu siyaset zeminine dikkat edilirse, pazarı ayan beyan ortaya çıkan bir siyasetçi kişilik vardır karşımızda.
Bu siyaset pazarı Haşim Kılıç için ideal pazar mıdır, bence ciddi biçimde su götürür. Tıpkı Camia’nın alışverişe soyunduğu siyaset pazarı gibi.
Sezai Karakoç’un Martin Luther King’in ölümünde yazdığı bir yazının başlığını hatırlarım ben zaman zaman: “Kendi adıyla ölmedi”diye yazmıştı Sezai Bey Üstad. Bir siyahi liderin “Hristiyan önder” olarak ölmesini absürd bulmuştu.
Şimdi nerede duracak Haşim Kılıç?
Camia sevdi onu, Kılıçdaroğlu da sevdi, dün de Kılıçdaroğlu Camia’yı sevmişti.
Ah nasıl sevişmeler bunlar! Ne demeli, mutlu olsunlar, başa kadar gönensinler!
***
Gömleğe geleceğim demiştim.
İsmet Özel’in bir gömlek metaforu var.
“Bizde birçok insan, rakip sahaya geçtiğinde forma değiştirir” mealindedir İsmet Özel’in gömlek metaforu. Yani kendi misyonuna karşıt misyonu üstlenir.
Ben de ondan alıntı ile zaman zaman kullandım bu metaforu.
Mesela 28 Şubat döneminde Demirel’in gömlek değiştirmesini değerlendirirken... Demirel o süreçte yıllarca siyaset yaptığı demokrat - muhafazakar zeminden kopup, “28 Şubatçılık forması”nı giymişti.
Haşim Kılıç, örtülü olarak Hükümeti referandumdan sonra gömlek değiştirmekle itham ediyor. AK Parti’nin yola çıkarken “Milli görüş gömleği”ni değiştirme söylemini de hatırlatır biçimde... Kılıç’ın bu laf çakma nezaketi(!)ni bir kenara bırakırsak, son zamanlarda Tayyip Erdoğan’ın yeniden “milli görüş gömleği”ni giymekle suçlandığını ve ona karşı içerde - dışarda okların bu sebeple yöneltildiğini dikkate almak lazım.
Haşim Kılıç acaba şu anda sırtında rahmetli Özal’ın tayin ettiği Anayasa Mahkemesi üyesi gömleğini mi taşıyor, yoksa Yekta Günğgör Özden’den, A. Necdet Sezer’den gelen ve tersyüz edilip kendisine göre ayarlanan gömleği mi?
Kayseri’de bana, AK Parti’den istifa eden “Camia mensubu” milletvekili için, bütün ailenin seferber olduğunu ve istifa etmemesi için çaba sarfettiğini, ancak beyefendiyi ikna edemediklerini anlattılar.
Acaba Haşim Kılıç, ailesini tatmin etmiş midir o görüntüsüyle? Karşısında Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcısı, Adalet Bakanı ve sürekli onlara laf çakan bir kürsü hatibi... Cemil Çiçek, -ki Kılıç’ın sözleri doğrudan onu hedef almıyordu- buna rağmen “Kimse oraya haşlanmak, tokat yemek, azarlanmak için gitmedi, hukuk nezakettir” demek zorunda kaldı.
Haşim Kılıç kariyerini böyle noktalamayı mı hesaplamıştı? Yoksa henüz kariyer yolculuğu bitmedi mi? Bu konuşma, o yolculuğun bir basamağı mı idi? Bence bitti o yolculuk ve çok kötü bitti.
Burada bir hadisi şerif hatırlıyorum ama zikretmekten endişe ediyorum. Hani insan sınırlara gelir de, orada dehşet verici bir kimlik altüst oluşu yaşar. Keşke, keşke oradaki negatif dönüşümün örneği olmasa kimse diyorum.
Bence yazık oldu Haşim Bey’e.
“Türkiye’nin Türkiye olma mücadelesi”nde çok pozitif notlarla zikredilecekti, ya şimdi?
Olay Tayyip Erdoğan olayı değil anlamıyor musunuz?
Tayyip Erdoğan bile bu tarih yürüyüşünde doğru yerde durmaya çalışan bir sima, anlamıyor musunuz?
Yazık, çok yazık!
(Star Gazetesi)