Gerçekten batsın bu gazetecilik!
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak indinde tutanaklara katkıda bulunan tüm Milliyet çalışanlarını candan kutluyorum.
Ancak, ben kendimi bir eleştiri, hatta ağır bir eleştiri yapmak zorunda da hissediyorum..
Zira...
***
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tutanaklara önce tepki vermedi ama sonradan “çözüme katkıda bulunacaksan, böyle bir haber yapmamalıydın. Böyle yapacaksan, batsın senin gazeteciliğin”, deyiverdi.
Açıklamasında, kendi açıklamaları dışında yazılanların hepsinin dedikodu, iftira ve yalan olduğunu ileri süren Erdoğan açık ve öz bir şekilde gazetecilerden sadece “Erdoğan şakşakcılığı” yapmasını istedi.
Erdoğan’ın “batsın senin gazeteciliğin” diyerek aşağıladığı gazete açık ve seçik bir şekilde Milliyet’tir!
Bunun böyle olduğunu Demirel’in Fırat’taki hem sağır, hem kör çobanı bile anlamıştır.
***
Bütün medya kuruluşlarının Başbakan’ın bu terbiye sınırlarını bilmem kaçıncı defa zorlayan çıkışını çarşaf çarşaf yayınladığı ilk günlerde Milliyet’ten Can Dündar dışında “tık!” çıkmadı. Herhalde, ağır baskı altında kaldı ki, Derya Sazak dün konu ile ilgili bir yazı yayınladı ve Milliyet’i eleştiren “yalaka medya”ya çattıktan sonra Başbakan’ın ağır sözlerine de değinmeden edemedi. Ancak, kendisine sadece ve sadece 4 kelimelik bir cümle ile cevap verdi:
“Başbakan'ın sözlerini üstümüze almıyoruz!”
Derya Sazak kusura bakmasın ama elimde değil, kendisine kızdım.
“Sen alemi salak mı sanırsın be Derya?”
***
Üstüne üstelik, meslektaşları aşağılanırken, üstelik çok başarılı bir gazetecilik çalışması nedeni ile aşağılanırken diğer medya mensupları da doğru dürüst bir tepki vermedi.
Ahmet Hakan ise tepkisizliği nedeni ile Milliyet’i kınarken Milliyet için şu sözleri kullandı:
"‘Bizim gazeteciliğimizi batıramazsın’ falan türü bir çıkışma yok.Ne çıkışması? Sitem bile yok.” (Hürriyet-04.03.2013)
Kusura bakılmasın ama Ahmet’in Milliyet’e tepkisini ben sadece çifte standart sayarım. Ahmet Hakan’a açıkça soruyorum: Hürriyet Gazetesi’nden Başbakan’ın emri ile meslektaşların kovulurken ne tepki verdin? Hangi çıkışmayı yaptın? Hangi siteme yüklendin? Sarf ettiğin tek kelime varmıdır?
***
Başbakan Erdoğan 27.05.2012 günü AK Parti İstanbul İl Kongresi’nde 52.000 kişinin önünde yaptığı konuşmada, isim vermeden bazı köşe yazarlarını hedefine oturtarak, “Daha düne kadar üniformalılar yazdıklarınızdan dolayı azarlıyorlardı. Onların karşısında selam durup ‘şak’ yapıyordunuz… Sizi o tasmalarınızdan kurtardık. Şimdi ise boyunlarına uluslararası tasmaları taktılar” diyerek medya mensuplarına alenen “köpek” diye hakaret ettiğinde de bir kaç ses dışında hemen herkes Derya Sazak’ın şimdi, Ahmet Hakan’ın zamanında yap(ma)dığı gibi “gık!” dememişti.
Demem odur ki, Derya Sazak’ın tepkisizliği, daha beteri tepki veriyormuş gibi yaparak tepkisizliği örtmeye çalışması bireysel bir tavır değildir.
Patronu, genel yayın yönetmeni, Ankara temsilcisi, köşe yazarı ile medyanın ana akımı çoktan yuları iktidara kaptırmıştır.
Koca koca “enteller” köşelerini, makam arabalarını, maaşlarını, televizyondan gelecek ek gelirlerini kaptırmamak, dahası hışma uğramamak için Güc’ün, daha açık konuşalım Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında 24 saat 7 gün el pençe divan durmaktadırlar.
İşin en yüzsüz yönü ise bazı biyatçıların özel konuşmalarda Erdoğan’a ana-avrat dümdüz gitmeleridir.
***
Müsadesi ile Duverger’in sözünü değiştirerek tekrar edeyim:
“Gazeteciler layık olduğu Başbakanlara kavuşurlar!”
Biyatçıların halet-i ruhiyelerini ise çarpıtmam nedeni ile rahmetliden bin kere özür dileyerek Aziz Nesin’den özetleyeyim:
“Gazeteci iktidarın gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanırmış!”
(Yurt gazetesinden alınmıştır)