Gerçekler görmezden gelinemez


   Birkaç yıl sonra tüm Kıbrıslıların zengin olacağını hayal edenler olduğu gibi, çıkacak gazdan en büyük payı yabancı şirketlerin alacağını iddia edenler de var...
   Bunun dışında bir başka tartışma konusu ise; Kıbrıs’tan çıkacak gazın Avrupa ülkelerine aktarılmasıdır...
   Coğrafi açıdan bakıldığında akla gelen en uygun ülke Türkiye’dir...
   Bazı fanatikler “asla olmaz” diyor ve doğal gazın Türkiye üzerinden aktarılmasına karşı çıkıyor...
   Aklı çalışanlar ise; bunun en kârlı ve en kolay yol olduğunu onlara anlatmaya çalışıyor...
   Doğal gazın yanı sıra Kıbrıs’ın bir başka önemli ihtiyacı ise sudur...
   Rum tarafı tüm enerjisini doğal gaz çalışmalarına ayırırken, Türk tarafı da ‘su konusunu’ ilerletiyor...
   ‘Asrın Projesi’ açıklandığı zaman bazı kesimler “göreceksiniz yine olmayacak” diyordu...
   Ne var ki; bu projenin gerçekleşeceği ve Kıbrıs’ın suya doyacağını şimdi çok daha net olarak anlayabiliyoruz...
   Hong Kong bandıralı YI CHUN gemisiyle 3 bin 256 ton ağırlığındaki boru ve aksamın Gazimağusa Limanı’na ulaşmış olması, Türkiye’nin bu konudaki kararlılığının bir göstergesidir...
   Doğal gaza karşılık su projesinin ne kadar akıllı bir uygulama olduğunu önümüzdeki aylarda daha iyi anlayabileceğiz...
   Nasıl mı?..
   Güneydeki başkanlık seçimlerinin sonuçlanması sonrasında Kıbrıs konusunda baş döndürücü yeni girişimlerin başlayacağı artık kesinleşmiş durumdadır...
   Türkiye, Annan Planı döneminde olduğu gibi yeni girişimlere büyük destek veriyor...
   Rum basınına yansıyan haberlere göre; üç garantör ülkenin biraraya gelmesi için Avrupa Birliği’nden (AB) de yardım istiyor...
   Yine Rum basınına göre; AB yetkilileri Türkiye’nin bu girişimine sıcak bakıyor ve destekliyor...
   Çünkü; Türkiye’nin izlediği politika doğrudur...
   Hiç kimse parmağının arkasına saklanmasın...
   Ne Kıbrıslı Türkler, ne de Kıbrıslı Rumlar...
   Yarım asırdan beri devam eden bu sorunun çözümlenebilmesi için özellikle iki Anavatan’ın destek vermesi ve cesaretli adımlar atması şarttır...
   Türkiye, 2004 yılında gücünü ve kararlılığını herkese göstermiş oldu...
   Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir adım önde siyaseti ile Annan Planı’na büyük destek verdi...
   Bunu reddeden ve sorunun çözümsüz kalmasını sağlayan Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan’dı...
   Papadopulos ve Hristofyas, Atina’dan destek almasaydı, referandumda bu kadar yüksek ‘OHİ’ çıkmazdı...
   Öyleyse; sorunun çözümünde ana rol garantör ülkelerindir...
   Türkiye, Yunanistan ve İngiltere başbakanlarının bir araya gelerek, çözüm konusunda bir uzlaşı formülü üretmeleri ve bunu Kıbrıs’taki toplumlara da kabul ettirmeleri gerekir...
   Yunanistan Bakanlar Kurulu’nun, gelecek ay içinde Ankara’da Türk Hükümeti ile ortak toplantı yapacak olması, Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili girişimlere de güç katacak...
   Nisan ayından itibaren de kapsamlı müzakere sürecine hazırlıklı olmamız gerekiyor...
   Güneydeki ekonomik kriz, çözümün erken gelmesine yardımcı olabilir...
   Kuzeyde yapılması gereken ise, yeni bir ruh, yeni bir anlayışla ekonomik, sosyal ve kültürel sorunları çözmektir...
   Özellikle UBP’lilerin bunu iyi anlaması ve iç kanamayı durdurmaları gerekiyor...
   Ülkenin geleceği için herkes tarihi sorumluluklarının bilincinde olmalıdır...
   Aksi halde, ileride ciddi sıkıntılar yaşarız...

(Kıbrıs gazetesinden alınmıştır)