Genelkurmay şeması, dönüm noktası

Ergenekon davasıyla ilgili çok önemli bir gelişme var. Genelkurmay Başkanlığı’nın hazırladığı Ergenekon şeması yargıya ulaştı.

 
Şemayı önemli kılan, daha Ergenekon soruşturması başlamadan, tam bir yıl önce hazırlanmış olması. Bilindiği gibi Ergenekon soruşturması, 12 Haziran 2007’de ihbar üzerine Ümraniye’de, bir gecekonduda el bombaları bulunmasıyla başlamıştı. Genelkurmay’ın Ergenekon şemasının hazırlanma tarihi ise 15 Haziran 2006. Şemanın hazırlanma tarihi başka bir açıdan da önemli. 17 Mayıs 2006’da Danıştay saldırısının gerçekleştirildiği hatırlandığında, Genelkurmay bu saldırıdan bir ay sonra şemayı hazırlamış. Demek ki Genelkurmay, olan bitenlerden yıllardan beri haberdar. Biz de bir asırdır böyle olduğunu, aslında neyin ne olduğunun, kimin kim olduğunun hep bilindiğini savunduk. Neden bugüne kadar ortaya çıkmadı? Çünkü bir gün hesap sorulacağına, vesayetin ağaları hiç inanmadılar…


Genelkurmay şemasının iki çok önemli tarafı var: Birincisi, mahkemedeki şema ile örtüşmesi. Genelkurmay şemasında yer alan emekli Tuğg. Veli Küçük, İşçi Partisi eski Genel Başkanı Doğu Perinçek, Kemal Kerinçsiz, Türk Ortodoks Patrikhanesi sözcüsü Sevgi Erenerol, eski Yüzbaşı Muzaffer Tekin ve tetikçi Alparslan Arslan isimlerinin bugün tamamı tutuklu. İkincisi, bu şema “aslı gibidir” mührü ile Genelkurmay Başkanlığı tarafından onaylanmış resmî bir belge… Bu da çok önemli, çünkü daha önce savcılık, Genelkurmay Başkanlığı’na, iddia olunan Ergenekon terör örgütünü sorduğunda, Genelkurmay Adli Müşavirliği, 24 Eylül 2007 tarihli cevabî yazısında; “böyle bir oluşumun, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde bulunmadığını” belirtmişti.


Devam eden darbe teşebbüsü ve darbe davalarında Genelkurmay’ın tavrıyla ilgili bir dönüm noktasındayız. Genelkurmay Karargâhı, beş yıldan beri sürdürdüğü yanlıştan döndüğünü artık net biçimde ortaya koyuyor. Bu yanlış şuydu: Cuntacı, darbeci iddialarıyla yargılansalar da TSK mensupları savunulmalıydı. Bu yargılamalardan bir şekilde sonuç çıkmayacaktı. 27 Mayıs 1960’tan beri yapıldığı gibi bu defa da meselenin üzeri örtülecekti. Hâlbuki Genelkurmay Başkanlığı dönemini istifa ile kapatan Işık Koşaner Paşa’nın itirafı ibret vericiydi: “Hukuk dışına çıktık, bunu yol yaptık ve hep böyle gideceğini sandık…”


Genelkurmay şeması, Ergenekon dostlarının kimyasını acayip bozdu.  Ben, Doğu Perinçek’in izahını hâlâ duymadım! Medyadaki susturucu ve bulandırıcıların analizlerine henüz şahit olmadım! Nerede o, “Ben Ergenekon’a inanmıyorum. TSK’yı yıpratmak için oyun oynanıyor. Türk askeri sindiriliyor… Ergenekon iddianamesi Türk ordusuna düşmanlık metnidir.” diyenler?


Baştan beri, özellikle Sayın İlker Başbuğ, “belge değil, kâğıt parçası”, “LAW değil, boru” gösterileri yaptığında ısrarla söyledik: “Bütün belgeler Genelkurmay’da var. Islak mı kuru mu diye yargıyı oyalamayınız. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yakışanı yapınız. Verin bütün belgeleri yargıya, bu dava uzamasın. Çünkü uzadıkça ordumuz yıpranıyor. Türkiye’nin üzerinde bir yığın gaile var. TSK’nın, hukukun üstünlüğünü kabul eden sağlam bünyesine, gücüne, caydırıcılığına vatanın ihtiyacı var. Kangren olan kolu kesin atın. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni cuntacılardan, darbe heveslilerinden temizleyin. Kimse artık aklından bile darbe geçirmesin. Kimse üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenmesin…” Bunları defalarca yazdık, söyledik. Dileriz artık doğru olana karar verilmiş olunsun…


(Zaman gazetesinden alınmıştır)