Gelecek katili medya
Bu ülkede her gün bir başka krizle uyanmak artık fazlasıyla yorucu olmaya başladı. Ankara\'nın göbeğinde öğretmenlere yönelik şiddet akıl alır gibi değildi... Bu şiddet dalgasına mı yansam yoksa bu hak mücadelesini gözlerden kaçırmaya çalışan haber kanallarının utanmaz tavrına mı karar veremedim.
Bir yanda olan bitene dair CHP\'nin sığlığı ve kurumsallaşmış cehaleti o kadar vahim ki neredeyse iktidarın bu fütursuzluğuna hak vereceğim.
Balyoz Davası\'nda en çok tartışılan konulardan biri \'planların\' olduğu iddia edilen 11 ve 17 no\'lu CD\'ler hakkında verilen bilirkişi raporları.
Mahkeme önce bu CD\'leri tabiri caizse savunmadan kaçırmıştı. Şimdi de verilen onca bilirkişi raporundaki, \'\'Bu CD\'ler düzmece\'\' kararını düpedüz görmezden geliyor.
Medyada ise bu konuda başından beri propagandist veya haber elemanı olarak çalışanlar pişmiş kelle gibi köşelerinden sırıtmaya devam ediyor.
En ufak bir utanma, elbette, yok...
Alın size ikinci bomba: Birçok gazetede bir haber: Ergenekon davası sanıklarından Sedat Peker\'in aynı davadaki bir gizli tanığı tehdit ettiği iddiasıyla bazı gözaltılar yapıldı. Aynı davanın sanıklarından Bedirhan Şinal\'in ise ifadesini değiştirmesi nedeniyle bazı infaz koruma memurları ve bir avukat hakkında soruşturma başlatıldı. Altı gazete emniyetten alınan bilgiyi cümleleri değiştirerek ancak isnat olunan iddialarla ilgili bir araştırma yapmadan yayınlıyor.
Bu son yıllarda sıradanlaşan \'haber yazım teknikleri\'nden biri... Emniyet\'ten birileri şube muhabirlerine servisi yapıyor. Meslektaşlarımız da \'\'haberi\'\' aynen ve büyük bir iştahla yazıyor ve altına imzayı çakıyorlar.
Olacak iş değil...
Hakim medyanın, bir bütün olarak bu eşgüdüm içindeki tavrı, yani; işten çıkarmalar, yayın süreleri, içerik ayıklama, kaynak sorgulama, uzman konuk seçim kriterleri ve elbette tercih edilen dil artık tehdit düzeyinde.
Neden tehdit gibi ağır bir kelimeyi kullanıyorum? Şundan:
Toplumun zihin algısının şekillenmesinin esas itibarıyla kriterleri epey yamultulmuş bir pop medya üzerinden oluştuğu gerçeğini kabul etmeliyiz.
İki sınır komşusunda savaş naraları atılırken, Kürt meselesi başta olmak üzere hemen her konuda son derece sert bir sürecin arifesinde olan bir toplumun muhatap olduğu medya bu ise, alınan bilgilenme değil düpedüz zehirlenmedir.
Ve çağın bu yangın evresinde yeni bir toplumsal sözleşmeyle kendini koruyabilecek bu ülke insanları açısından ciddi bir tehdittir.
Ötekini anlamayı imha eden, bir arada gelecek inşa edemez.
Bu anlamıyla günümüz Türkiye medyası müstakbel bir gelecek katilidir.
(AKŞAM)