Anlatanı tanımasam ve anlattığını birinci el tanık sıfatıyla anlatmamış olsa, olayı ‘internette dolaşan kimbilir kaç milyonuncu asılsız iddiadan biri’ kabul edip ilgilenmezdim. Ancak yalan söylemesi gerekmeyen biri ve tanığı olduğu bir olayı aktarmış işte...
Tanık bir dönem Turgut Özal’ın çok yakınında bulunmuştu; sonra Turgut Bey kendisini milletvekili olarak Meclis’e yolladı. Birkaç dönem ANAP’tan memleketini temsil etti; geçen dönem de Ak Parti’den... Ak Parti’yle kan uyuşmazlığı yaşadı ve dönemini doldurmadan ayrılmak zorunda kaldı...
Sosyal medyayı etkili kullananlardan biri olduğu anlaşılıyor tanığımızın... Bir gün önce, “Yarın şu saatte size bomba gibi bir açıklamam olacak” demiş; tanığı olduğu olayı vaat ettiği saatte herkese duyurmuş... Gerçekten göz açıcı bir olay...
Olayın iki tarafı var: Biri, konumu itibariyle kamuoyunu etkileyebilecek durumda; diğeri ise devletin güvenlik bürokrasisinden... Sivil olanın kızı uyuşturucu müptelâsıymış, bürokrat bunu haber almış ve punduna düşürüp yakalatmış... Tanık, “Kızı takibe alındı ve esrar ile yakalandı; gözümün önünden hiç gitmiyor: Adam bürokratın önünde diz çökmüş ağlıyordu” diye anlatıyor gördüğünü...
Kamuoyunu etkileyebilecek konumda olan kişinin şimdi eski gücü yokmuş; bürokrat ise bayağı tepelere tırmanıp sonra kötü düşmüş...
Belki üzerinde biraz düşünsem bu olayda kimin kim olduğunu bulabilirdim, ama düşünmedim... Derdim kimseyi karalamak, aile içi sorunları deşmek olmadığı için ben de ipucu vermiyorum. Ülkemizde insanların bazen kendilerine ait, bazen de yakınlarının düştüğü fena şartlar yüzünden istemedikleri durumlara zorlandıklarını açıklayan bir olay bu: Bürokrat etkili kişiyi yanlışa saplanan kızı üzerinden kendisine borçlandırarak pasifize etmiş...
Hayatım neredeyse bütünüyle bazen öyle bazen böyle davranan kişileri gözlemekle geçti. Kast ettiğim ‘döneklik’ de değil tam anlamıyla; çizgisizlik, bugün böyle yarın şöyle davranmak...
Sanıyorum, pek çoğunun eski milletvekilinin bizzat tanığı olduğu türden olaylarla yakından ilişkisi var...
Bereket ilk gençliğimde Napoelon Bonaparte’ın Polis Bakanı Joseph Fouche’nin hayatıyla ilgili Stefan Zweig’in ‘Bir Politikacının Portresi’ kitabını okumuşum. Fouche sahip olduğu gizli bilgiler yüzünden korkulacak bir tiptir; en kritik noktalarda devreye girip istediğini kurtarır, istediğini batırır. Kurtardıklarını kendisine borçlandırır, batırdıkları ise etrafa saçtığı korkuyu yoğunlaştırır. Napoleon bile kendi bürokratından korkar...
Bizde de Fouche tipleri mutlaka var; belki de Zweig ustalığında bir kalem dikkatini etraftaki Fouche tipleri üzerinde yoğunlaştırsa son 80 yılın siyasi tarihi, kültür hayatı, medya ortamı çok daha farklı yazılabilirdi.
Kiminin çocuğu veya kardeşidir borçlandıran, kiminin kişisel tercihi, kiminin akçalı ilişkileri... Bir açığı Fouche tipli bürokrat tarafından yakalandığında ömrü billâh ona borçlu hale gelir ve zigzaglı bir çizgi izlemeye başlar...
1950 yılı öncesinde önemli bir devlet görevlisinin çocuğunun bir cinayet davasında adı geçer; bir başka devlet adamının kardeşi de başka bir cinayet mahallinde elinde silâhla yakalanır. Her iki davanın üzeri devletin önemli bir bürokratı tarafından örtülür.
Oğulları ve kardeşleri yüzünden borçlanan kişilerin bürokratı tedirgin edecek davranışlardan kaçındıklarını herhalde tahmin edersiniz...
Sonu intiharla gelir önemli bürokratın... Ne zaman bu kişinin adı geçse, aklıma hep “Acaba intihar mı ettirildi?” sorusu takılır.
Ne dersiniz, bürokratın ağzına bakmak âmiri konumundaki borçlu kişilerin ağırına gitmiş ve kurtuluşu farklı bir şekilde kendisini yolcu etmekte mi bulmuşlardır?
Eski milletvekili bizzat tanık olduğu olayı anlatarak bir gizemin kapağını açtı, ama o kadar... Orada durmamalı ve hem olayın taraflarının kimler olduğunu, hem de bu olayı yıllar sonra anlatmasının sebebini açıklamalı.