Frenler boşaldı!
Hata yapıyoruz ve her meseleyi yeni kutuplaşmaların sebebi haline getiriyoruz.
Eğitimle ilgili reform teklifine ilk anda iyimser bakmaya çalıştım. Eğitim ülkenin en önemli ve hassas meselesidir. Değişim talepleri ve arayışlar, uzlaşma olanaklarına kapıları açık tutmalı.
Reform önermesi Meclis’e işte bu iyi niyetlerle hükümet tasarısı olarak sevk edilmemiş, iktidar milletvekillerinin teklifi olarak getirilmiş olmalı diye düşünmek istedim.
Çünkü iktidar milletvekilleri, teklif üzerinde pazarlığa daha açık olabilirler ama Bakanlar Kurulu’ndan gelen bir tasarıyı savunmakta daha tutucu davranırlar, tavizkâr görünmek istemezler.
İktidarla ilgili olumlu beklentilerimin çoğunda olduğu gibi bunda da yanıldığımı çabuk anladım.
Başbakan ringe döner dönmez reformun eksiğini, yanlışını söyleyen kim varsa hepsini sıra dayağına çekti.
Kızları 10-11 yaşında eve, erkek çocukları 11 yaşında çıraklığa göndereceğinden korkulan bu yasanın, çocukları Kur’an kursları yoluyla tarikatların avı haline getireceği ve imam hatiplerin kapatılan orta kısımlarını tekrar açacağı endişeleri, korku sebebiyle dikkatle seçilen sözcükler eşliğinde seslendirilir gibi oldu.
TÜSİAD, din eğitimi konusuna girmediği halde Başbakan’dan en sert uyarıyı aldı.
Sekiz yıllık kesintisiz eğitimin akıl hocalarından biri olmakla “suçladığı” TÜSİAD’a Başbakan “Acilen değişmesini, kör ideolojiden ve kalıplardan kurtulmasını tavsiye” etti!
Başbakan Erdoğan’a göre “TÜSİAD’ın değil milletin arzusu olacak”tır!
Daha önceki tecrübeler öğretti ki AKP’ye biat etmeyenler iktidarın millet tarifine ve milli irade hesabına girmiyor.
Eğitim reformu teklifinin ilhamını veren kaynak İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği (ÖNDER) tabii ki millet tarifine TÜSİAD’tan daha fazla lâyık görülecektir.
O nedenle Meclis’e giderek Milli Eğitim Alt Komisyonu’na karma eğitime son verilmesi, kız ve erkek öğrencilerin ayrı okullarda okutulması için öneride bulunan dini vakıf ve dernekler TÜSİAD’tan daha fazla millet sayıldığı için TÜSİAD gibi azarlanmayacaklardır.
Eğitim, yazboz tahtası yapılmayacak, kine ve siyasi intikam duygularına feda edilmeyecek bir alandır.
İktidar ülkenin geleceğini aceleye ve gürültüye getirmeye kalkmasın!
Büyük davayı kazanmak...
Fransa’da Anayasa Konseyi’nin aldığı karar “Niçin AB’ye girmekten vazgeçmemeliyiz?” sorusuna en anlamlı cevaptır.
Anayasa Konseyi, Ermeni soykırımının inkârına para ve hapis cezası getiren yasa tasarısını, insan haklarına ve anayasaya aykırı bularak iptal etti.
Aramızdaki fark bu işte..
Fransa’yı bilenler bu iptal kararını bekliyorlardı. Orada hukukun üstünlüğüne ve erkler ayrılığı ilkesine dayalı bir rejim işliyor.
Meclisi tarih mahkemesi gibi kullanmak, insanların inandıkları gerçeği ifade etmelerine yasak koymak, ceza getirmek, bilimsel araştırmanın önünü tıkamak faşist bir kafanın takıntılarıdır.
Sarkozy bunları bile bile oy uğruna kumar oynadı.
Oyu da oyunu da kaybetti. Hakarete uğradı.
Ama sonuçta çağdaş değerlerle beraber Fransa kazandı.
Sarkozy şimdi Anayasa Mahkemesi görevi yapan Konsey’e tehditler savurur, kininin davasını güderek onu ilk fırsatta darmadağın etmeye, üyelerini değiştirmeye kalkabilir mi?
Fark burada.. Büyük davayı asıl bu farkı kapattığımız zaman kazanacağız!