Kimindir frengi denilen zührevi haşere?

Kirli tarihimizin?

Tüm ulusların, herkesin kabul etmek istediği şey ‘diğerinin hastalığı’ olduğudur. İçinde utanç olduğu için herkesin diğerinin üzerine attığı suç frengi…

Fransız Ordusu Napoli’ye girince İtalyanlar hastalanmaya ve bir kısmı ölmeye başladı. O sebeple frengi Fransızlarındır.

İngilizlere göre de bu sebeple Fransız Hastalığı’dır.

Peki ya Fransızca’da? Napoli hastalığı…herşey orada başladı.

Ötekileştirme ve başka bir ulusun hastalığı olduğu iddiası enteresan bir netice verir diğer ülkelerde ve dillerinde de;

Ruslar Leh hastalığı, Lehler Alman Hastalığı, Almanlar Fransız ve Danimarkalılar İspanyol Hastalığı der ve kabullenilmez Avrupa’da…frengi.

Türkçe’de malum Frengi…yani batılıların hastalığı…Frenk üzümü gibi.

Hindistan’da din savaşı haline gelmiş adeta. Hindular Müslümanları, Müslümanlar ise Hindu hastalığı diyerek evlilik dışı ilişki yaşandığının ayan beyan kanıtı olan hastalığı komşuya yüklediler. Çünkü frengi utanç verici ve evlilik dışı suç işlemenin kanıtı olarak görüldü. O sebeple ülke yöneticileri de kendi nüfuslarını olumsuz etkileyen bu utançtan komşu ülkeleri sorumlu tuttu.

Suç belki de su perisi Ammerice’nindir…

Bilim adamlarına göre frengi hortladı da o sebeple tarihini ele almak istedim.

Kökeni pek de bilinmiyor ama Kristof Kolomb’un Amerika seferi sonrası Avrupa’ya getirildiği tahmin ediliyor. Patates ile beraber erkek nüfusun patates burunlu, yaralı elli olarak geri dönmesi mevzusu. İşgalle beraber, yağma, öldürme ve tecavüzle beraber yayılması…

Frengi mikrobu Amerikalı yerlileri etkilemezken Avrupalıları kırıp geçirdi. Ama yine de herkes Avrupalıları suçladı…Antalya Perge’de ve İznik’te yapılan kazılarda frengiden muzdarip cesetlere, kafa taslarına ve dişlere rastlasa da arkeologlar…frengiyi ortaya çıkaranların azgın ve eğitimsiz Avrupalı erkekler olduğu kanısı hala daha değişmedi.

Tıbbın yardımıyla yakın yüzyılda çare bulunmaya çalışıldı hastalığa tabi.

İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD Guatemala’da frengi deneyleri yaptı, mahkum ve akıl sağlığı yerinde olmayan fiziki sağlamlıktaki insanlara mikrop bulaştırıp ardından antibiyotik vererek tedavi etmeye çalıştı. Bunu yaptığı kabul edip Guatemala’dan özür dilemek için 2010 yılına kadar bekledi.

Gelişmekte olan ülkelerde daha fazla görülse de Amerika, Birleşik Krallık ve Rusya hala liderliği elinde bulunduruyor.

Sahra Altı Afrika neresidir? Düşükle sonuçlanan gebeliklerin ve bebek ölümlerinin yüzde 20’si frengiden. Çok uzak Allahtan. Amerika’da ve İngiltere’deki vakaların yarısı civarındakiler Afrika kökenli vatandaşlardan.

Bence frengiyi bilmeliyiz, tek eşli olsak bile frenginin tarihte hangi alanları etkilediğini bilmek hoş olur. Çünkü güzel sanatlar var sırada.

Dürer’i hangimiz bilmez, genç ve yakışıklı Alman ressam. Onun ‘Frengili Adam’ eseri ile sanata da konu olmaya başladı. Yazık ki Dürer de öldü bu hastalıktan.

Norveçli Ekspresyonist Eduard Munch “Miras/The inheritance” isimli eserine aslında Meryem Ana ile dalga geçer denilir. Kollarındaki Bebek İsa’dır ve medeniyetin geldiği noktaya, dinin etkisine veya etkisizliğine dikkat çeker. Ama bu bir değerlendirme sadece. Kendi değerlendirmeniz için New York Modern’a seyahat etmeniz gerekir.

Pablo Picasso da fırça atar bu hususa. Döneminin en kadın düşkünü sanatçısı olarak…Çalışması “Günahın Ücreti/The Wages of Sin” eserinde fahişeler arasında bir denizci ve elinde ölümü temsil eden bir kafatası tutan tıp eğitiminin başında bir öğrenci resmeder. Demek mi ister bir tıp öğrencisinin geçireceği uzun ve meşakkatli süreç lazımdır frengiye çözüm aramak. Picasso bir daha hep kadın figürü çalıştı, hiç erkek çizmedi. Zaten resimdeki karakterler de çirkin, çekicilikten uzak kadınlardır, yani frenginin korkunçluğunun temsili. Bu eseri görmek ve kendi düşün dünyanızda anlamlandırmak için de seyahate çıkmak lazımdır…

Frengi de en çok da bohem yaşamları, rastgele davranışları sebebiyle yazarları kurban almıştır. Kadınların cazibesine duyarsızlıklarıyla bilinip üst ve üstün akıl kabul edilen yazar/filozof Baudelaire, Dostoyevski, Friederich Nietzsche, Oscar Wilde…

Bir de…İngilizce deyimleri ve arkalarındaki hikayeyi merak eder misiniz? Ben bayılırım…o halde size de birkaç deyim kondurayım şuraya, bilmeyenler ve hatırlayamadığı için kullanmayanlar için.

“For a night with Aphrodite, a life with Hermes”…ömür boy ızdırabın kısa anlatımı, içinde utanç da var tabi.

Şöyle de bir atasözü var…; “For a pleasure, a thousand pains” yasak ilişki ve çoğu zaman da gönül bağı içermeyen ilişki için denir, acısını çeken için ne acı bir hal…

Bilim adamlarına göre frengi hortladı da o sebeple tarihini ele almak istedim.

Aman dikkat, hastalık bir yana işin bir de skandal boyutu var.