Fransa’ya ‘Ekonomi sopası’ ile ceza vermek zor

Ocak - Kasım döneminde Fransa’ya 6.2  milyar dolarlık ihracat yaptık. Fransa’dan 8.5 milyar dolarlık mal aldık. İhracatta Fransa 6’ıncı, ithalatta 7’inci sırada bir ülke.
Fransa’nın ihracatında Türkiye’ye yapılan ihracatın  payı yüzde 1,62, ithalatında  yüzde 1,20, dış ticaretinde payı yüzde 1,39 oranında.
2005-2010 yılları arasında Fransız firmaları Türkiye’de 5.7 milyar dolar tutarında doğrudan yatırım yaptı. Türkiye’de büyüklü küçüklü 2 bin Fransız şirketinin temsilciliği var.
Fransız firmaları enerji ve ulaştırma alanlarındaki proje ve ihalelere ilgi gösteriyor. Fransız yatırımları otomobil, elektronik, çimento, eczacılık ve hizmet sektörlerinde yoğunlaşmış durumda. 2010 yılında Fransa’dan Türkiye’ye 930 bin turist geldi.
Ekonomik Ayrıntı sitesinde verilen bilgilere göre 2002-2010 döneminde Türkiye’ye gelen yatırımların yaklaşık 4 milyar dolarlık bölümü Fransa kaynaklı.
Türkiye’de yerleşik Fransız firmalarının önemli bölümü büyük ölçekli olup, daha çok stratejik sektörlerde yatırım yapıyorlar. Bunların başında otomotiv, otomotiv yan sanayi, perakende dağıtım, gıda ve çimento gibi alanlar geliyor.
Türkiye’de, otomotiv alanında Renault, Peugeot, elektrik alanında Schneider, otomotiv yan sanayiinde Valeo, çimento alanında Lafarge, gıda alanında Danone, perakendede Carrefour, sigorta alanında Axa, Groupama, finans alanında BNP Paribas, yiyecek hizmetleri alanında Sodexo, turizm alanında Accor, Club Med gibi büyük şirketler faaliyet gösteriyor.
Türkiye’deki Fransız sermayeli firmalarda yaklaşık 50 bin kişi  çalışıyor. Önceki gün  Fransa’da Senato’da oylanan soykırımı inkar edenlerin cezalandırılmasını hedef alan yasasına tepki olarak
Türkiye ne yapabilir?
Avrupa medyasındaki yorumlarda, Ermeni Soykırımını Kabul Eden Yasası’nın Fransa parlamentosunda 2001 yılında kanunlaştığı, Türklerin o zaman da tepki gösterdikleri,fakat  kısa sürede olan bitenin unutulduğu belirtiliyor.
Demek ki bunu da unutacağız.
Avrupa  medyasında bir konuya daha dikkat çekiliyor. Deniliyor ki, Türkiye  silah alımı, uçak  lımı, nükleer santral inşası gibi  büyük devlet projeleri için Fransa ile işbirliği yapmıyor. Ticari ilişkiler, Türkiye’deki Fransız firmalarının yatırımları özel sektör ilişkileri. Bu nedenle   Türkiye’nin  Fransa’yı rahatsız edecek ekonomik  yaptırımlar uygulama imkanı sınırlı.

Şimşek’in fendi Yıldırım’ı yendi

İskenderun  limanının Limak’a teslim törenine bakanların “ödenek pazarlığı” damgasını vurmuş. Ulaştırma Bakanı Yıldırım limanın özelleştirilmesinden gelen 372 milyon doların alt yapı yatırımlarında kullanılması gerektiğini belirtmiş. Maliye Bakanı Şimşek ise” Ulaştırma Bakanı Yıldırım, İstanbul ve İzmir’deki önemli bazı gayrimenkulleri bize verecekmiş. Biz de özelleştirme yoluyla değerlendireceğiz” sözleriyle emrivaki yapmış. Alkış almış. Bu haber dünkü Vatan’da “Mehmet Şimşek’in  fendi, Binali Yıldırım’ı yendi” başlığı altında yayımlandı.
Maliye Bakanlığı, gayrimenkul satışlarıyla  bütçeye ek gelir  sağlama arayışında.
Değişik kamu kuruluşlarının, özellikle ordunun ve değişik bakanlıkların büyük şehirlerdeki arazilerinin  satışı isteniyor. 2B Yasası ile  orman arazilerini kullananlardan para tahsilini öngören düzenlemeler yapılıyor.  Yabancılara gayrimenkul satışındaki engeller kaldırılıyor.
Bütün bunlar yapılırken  hedef kısa sürede bütçeye gelir  bulmak. İyi de... Bu tür gelirler bir defalık gelirdir... İyi de bu tür gelirler karşılığı satılan gayrimenkuller, şehirlerde betonlaşmayı hızlandırmaktadır. Şehirlerin nefes  alanlarını yok etmektedir.
Açık anlatımıyla  bu tür işlerin götürüsü, getirisinden büyük.