‘First’ ladylik yarışı

popüler olmak, insanların size ilgi göstermesi hepsi de insanın gururunu, ruhunu okşar. Hele de bayansanız işte o zaman tüm bunlar sizin için çok daha önemli bir hale gelir. Bir erkeğin ilk kadını olmak istersiniz, annenizin ilk evladı… Okul birincisi, sınıf birincisi olmak istersiniz ya da ilk kez anne olmak …

  Kadın olmak zor zanaat. Evde iş, işte iş, ona anlayış göster bunun sorunuyla ilgilen, onun tafrasını çek, birilerin arasında köprü ol, bağlayıcı ol, sarmalayıcı ol. Hepsinin de önemlisi beraber olduğun erkeğe de eşine de çocuğuna da destek ol… Bu satırlar eminim ki erkek okurlarımız için ‘ee ne var bunda, biz yapmıyor muyuz sanki?’  yorumlarına neden olacaktır ama durum öyle kolay değil.

 Velhasılkelam ülkemizde tüm bayanlardan biraz daha zorlu pozisyonda bulunan iki isim var. Birisi Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Meral Eroğlu, diğeri de Başbakan İrsen Küçük’ün eşi Sayın Gülin Küçük… Her iki isimde anne ve bayan olmalarının haricinde bir de eşlerinin makamlarının ağırlığı ile çok daha ağır bir yükü omuzlamış durumda…

 Ulusal Birlik Partisi’nin zor bir dönemeçten geçtiğini bir önceki yazımda da dile getirmiştim. Kim inkar ederse etsin… Eğer birileri başka biriyle ilgili olarak gizli kapılar ardında konuşmaya, ikili sohbetler yapmaya başlamışsa yakında pis bir koku çıkacak demektir.  İşte tüm bunlar olup biterken memleketin zirvesindeki isimlerin eşlerine de ‘uzlaşıcı’ bir tablo yaratmak görevi düşüyor. Bugünlerde Ulusal Birlik Partili hanımları ‘iyilik’ yarışı içerisinde görüyoruz. Gülin Hanım katıldığı her ortamda özellikle Afrika’daki açlık sorunuyla ilgili mesajlar iletiyor. Meral Hanım zaten gerek Cumhurbaşkanı eşi olduğu dönemde gerekse de önceki dönemlerde elini her taşın altına koymayı başardı.  ‘Devletin zirvesinde her şey iyi, parti de işler yolunda’ mesajı verilmeye çalışıldı her yerde.  Ancak Meral Hanım bunları yaparken genellikle geri planda durmayı, mütevazi davranmayı tercih etti.  Belki de tüm bu nedenlerden ötürü başladı ülkede bir ‘first lady’lik kaosu…

 Geçtiğimiz günlerde Türkiye’den gelen bir arkadaşımla gazeteleri karıştırıyorduk. Tesadüfen Meral Hanım ve Gülin Hanım’ın aynı karede bulundukları bir resme denk geldik.  Arkadaşım Gülin Hanım’ı tanıdığı birine benzettiğini söyledi. Ancak bunu söylerken, ‘Cumhurbaşkanınızın eşi’ ibaresini kullandı.’ Cumhurbaşkanı değil Başbakanımızın eşi’ diyerek kendisini düzeltme gereği duydum.

-‘E ama baksana protokol açısından bir yanlışlık var o zaman’ dedi. Gerçekten de bakınca Gülin Hanım daha bir ön plandaydı.

İkimizde subay çocuğu olduğumuz için babalarımızın komutanlarıyla, annelerimizin de komutan eşleri olan hanımefendilerle olan hiyerarşik düzenlerini bildiğimiz için gerçekten de bu kareyi yadırgadık.

 Belki doğru belki yanlış… Öküz altında buzağı aramak niyetinde de değilim tabii ki. Sonuç olarak Meral Hanım da Gülin Hanım da bu ülkeyi temsil eden isimler.  Ancak özellikle bu tip organizasyon düzenleyen kişiler bu ayrıntılara mutlaka dikkat etmeli.  Başında da belirttiğim gibi her kadın ‘ilk (first) kadın’ olmak ister. Ama hata yapma payı olmayan insanlar hareket ederken her şeyi en ince ayrıntılarına kadar düşünmelidirler. Yoksa elin ağzı torba değil ki büzesiniz. Cumhurbaşkanı eşine Başbakan eşi, Başbakan’ın eşine de Cumhurbaşkanı eşi der….

‘MAAŞLARDA KESİNTİ YOK’

Maliye Bakanı Ersin Tatar, belki de UBP hükümetinin en büyük günah keçilerinden biri olarak adledildi şimdiye kadar.  Kimsenin duymaya alışkın olmadığı şeyleri söyledi, ‘olmaz’ diye ayaklananlara ‘mecbursunuz’ dedi. İşte tüm bu nedenlerden ötürü de çok fazla yıpratılmaya çalışıldı. Dünkü haber toplantımızda kendisini ağırladık. Geçen günlü toplantı konuğumuz CTP Genel Başkanı Sayın Yorgancıoğlu’nun ‘en beceriksiz hükümet’ yorumunu değerlendirdi. Özeleştiri de yaptı özellikle KTHY konusunda. ‘Bu süreci belki iyi yönetemedik ama orada karşımıza sendikalar çıktı’ dedi.’ Ne olacak peki KKHY?’ dedik, ‘Sayın Bakan geçenlerde bilgilendirme yaptı. Kıbrıslı yatırımcılar arasındaki krizin giderildiğini ve kısa zamanda her şeyin yoluna gireceğini söyledi’diye yanıt verdi Sayın Tatar.

 Kabinenin belki de kendi alanında ihtisas yapmış tek bakanı Sayın Tatar… Cambridge Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni başarıyla tamamlamış bir isim. Buna rağmen tecrübesine ve bilgisine saygı gösterilmemesinden isyan ediyor: ‘Benim şanssızlığım kendi ülkemin muhalefetinin ve sendikasının bizi küçük görüyor olması’ diyerek şikayetini dile getiriyor.  Ancak Sayın Tatar her şeye rağmen realiteden yana ve kendine güveni oldukça fazla… ‘Maliye’nin de benim de kapım herkese açık dileyen istediği gibi gelsin baksın’ diyor. Ancak eklemeden de geçemiyor: ‘Benim bütçe açığım var. Mecburum bazı tedbirler almaya’…

 ‘Yeni bir kesinti dalgası olabilir mi?’ diye soruyorum Sayın Tatar’a, ‘maaşlardan kesinti yapmak gibi bir düşünce kesinlikle gündemimizde yok’ diyor. Ancak özellikle kriz olduğu yönünde yaratılan spekülasyonlardan sonra erken emekli olanların hem ekonomik kayıp hem de tecrübe kaybı yarattığını söylüyor. Erken yaşta emekli olanlara, ‘panik yapmayın, bu ülkenin sizden alacağı daha çok şey var’ diye mesaj da iletiyor.  Politikacılarımız hep ‘politika’ yapmakla ve pembe tablo çizmekle suçlanırlar ancak ben şahsi görüşüm adına Bakan Tatar’ın bu duruşu ve gerçeklerin farkında oluşuyla ekonominin kısa sürede daha iyi yerlere gelebileceğini düşünüyorum. Darısı tüm bakanlıklarımızın başına….