GENEL

Filistin'in Geleceği Konferansı'nda uluslararası hukukun Filistin'in geleceğindeki rolü ele alındı

- Leeds Üniversitesinde Retorik ve Sömürgecilik Sonrası Düşünce Profesörü Sayyid: - "Bizim geleceğimiz aslında Filistin'dir. Şu anda bu durumla ilgili bir şey yapmazsak gerçekten durumumuz vahim" - Avukat İhsan Adel: - "Saldırganlık uluslararası hukuka aykırıdır ve güvenlik endişeleriyle haklı çıkarılamaz"

ANKARA (AA) - AK Parti Dış İlişkiler Başkanlığı ve İnsan Hakları Başkanlığının Ankara'da düzenlediği Filistin'in Geleceği Konferansı'nda "Uluslararası Düzenin Geleceğinde Gezinmek: Filistin, Uluslararası Düzen ve İnsan Hakları" oturumu düzenlendi.

AK Parti Genel Merkezi'nde tertip edilen oturumun moderatörlüğünü, TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel yaptı.

George Washington Üniversitesinden Uluslararası İlişkiler Profesörü Michael Barnett, Leeds Üniversitesinde Retorik ve Sömürgecilik Sonrası Düşünce Profesörü ve Sosyoloji ve Sosyal Politika Okulu Başkanı Salman Sayyid, Uluslararası Hukuk Avukatı ve Atlantik Konseyi Kıdemli Üyesi Haydee Dijkstal, "Fundacion Alternativas"ın Dış Politika Müdürü Vicente Palacio, Nottingham Üniversitesi Uluslararası Kamu Hukuku Dr. Öğr. Üyesi Victor Kattan ve Avukat İhsan Adel de "Uluslararası Düzenin Geleceğinde Gezinmek: Filistin, Uluslararası Düzen ve İnsan Hakları" oturumuna konuşmacı olarak katıldı.

Yüksel, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana birçoğu çocuk ve kadın on binlerce kişiyi öldürdüğüne, uluslararası toplumun buna yeterince tepki gösteremediğine işaret ederek, "Gelinen noktada korkunç bir soykırım ile karşı karşıya kaldık." dedi.

İsrail'in Filistinlilere sistematik şekilde nesillerdir soykırım uyguladığı konusunda uluslararası kamuoyunun uzlaşı içinde olduğunu dile getiren Yüksel, buna karşı sessiz kalamayacaklarını vurguladı.

Yüksel, Gazze'de adalet, insanlık ve uluslararası toplumun zarar gördüğünün altını çizerek, "İsrail sivillere, doktorlara, gazetecilere ve aktivistlere saldırmaktan çekinmeyen bir terör rejimi. Bu sefer de Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü askerlerine saldırmaya başladı. Burada da özellikle Lübnan'daki Geçici Görev Gücü, İsrail namlularının ve bombalarının bu günlerde menziline maalesef girmiş durumda. Dolayısıyla burada da bizim gördüğümüz, İsrail Lübnan'ı da Gazzeleştirmeye yönelik adımlar atıyor. Tabii orada da savaş suçları, insanlığa karşı suçlar işliyor." ifadelerini kullandı.

- "İsrail'in Filistin'e saldırıları asimetrik bir güç savaşı"

Barnett, Filistinlilerin şu anda her şeyden çok korumaya ihtiyacı olduğunu belirterek, "İster insan hakları hukuku olsun ister sivil toplum kuruluşları ve savunuculuğu olsun, bu korumayı kim sağlayacak ve nasıl sağlayacak?" ifadesini kullandı.

Sayyid ise "Bizim geleceğimiz aslında Filistin'dir. Şu anda bu durumla ilgili bir şey yapmazsak gerçekten durumumuz vahim. Geleceğimiz vahim." diyerek, Filistin'deki durumun tüm dünyayı etkileyen bir mesele olduğunu belirtti.

"Acıların yarıştırılmadığını" belirten Sayyid, İsrail'in Filistin'e saldırılarını "asimetrik güç savaşı" şeklinde yorumladı.

Sayyid, şiddeti ve vahşeti "körükleyen" ülkeler olduğunu vurgulayarak, "Şu anda var olan şeyi bitirmeden Filistin'in geleceğiyle ilgili bir şey söylememiz mümkün değil. Kolektif olarak gerçekten çok daha büyük bir çaba harcayıp siyasi irade oluşturmak durumundayız. Bunu yapmadığımız sürece kendi geleceğimizden de bahsedemeyiz." diye konuştu.

- "Adaletin caydırıcı olması lazım, adaletin hesap verilebilirliği sağlaması lazım"

Dijkstal da kriz ve gerginlik dönemde uluslararası hukuka "sıkı sıkıya" bağlı olunması gerektiğine işaret ederek, Filistin'de "bir jenerasyonun tamamının hedef alınması, sağlık ilkelerini ihlal etme, abluka altına alma ve yardımların girmesine müsaade edilmemesi" gibi birçok hukuk ihlalinin yapıldığına dikkati çekti.

Söz konusu ihlallerin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Dijkstal, "Sivillerin korunması prensibi var. Bu temel anlamda bir hak ve bu kuralların çatışmaları daha insani hale getirip sivilleri koruma amacı taşıdığını da biliyoruz." dedi.

Dijkstal, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Uluslararası Adalet Divanı (UAD) gibi mahkemeleri ileriye doğru hızlı bir şekilde karar alma noktasında cesaretlendirdiklerini söyleyerek, "Çünkü adaletin caydırıcı olması lazım, adaletin hesap verilebilirliği sağlaması lazım. Ama diğer taraftan da bu mahkemelerin tarafsız ve bağımsız olarak karar almaları gerekiyor. Bunu da sağlayabilmemiz lazım." dedi.

Palacio ise Avrupa Konseyinin birçok konuyla ilgili pozisyon beyanında bulunduğunu ancak Gazze'deki katliama ilişkin bir konsensüs olmadığını kaydederek, "Gazze'deki katliamın durdurulması isteniyor ama ambargo uygulanma noktasında bir konsensüs yok. İsrail'le ticaretin durdurulması konusunda bir konsensüs yok. Hiçbir şey yok. Yani almış olduğunuz kararı uygulayacak herhangi bir adım yok." diye konuştu.

Uluslararası hukuka saygı duyulmadığına dikkati çeken Palacio, "Kendi hukukumuza saygı duymuyoruz. Avrupa olarak kendi değerlerimize saygı duymuyoruz." dedi.

Palacio, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'in "kalıcı ateşkes çağrısı yapan ilk Avrupalı lider" olduğunu anımsatarak, "konuşmak yerine harekete geçmeliyiz" mesajı verdi.

- "Saldırganlık uluslararası hukuka aykırıdır ve güvenlik endişeleriyle haklı çıkarılamaz"

Kattan da Gazze'de ve Lübnan'da olup bitenleri anlamak için kurumsal değişikliklerin mercek altında tutulması gerektiğine işaret ederek, "Yani İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'da ve Gazze'de kurumsal olarak ne gibi değişiklikler yaptığını görmemiz lazım." dedi.

Adel ise UAD'nin kararlarında İsrail'in işgalinin yasa dışı olduğunun belirtildiğini ifade ederek, "İsrail'in devam etmekte olan ilhak hareketleri, bölgenin kontrolünü ele alması ve bölgede yaşayan Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını onlara vermemesi, uluslararası hukukun ihlali olarak yine sınıflandırılıyor." dedi.

İsrail'in eylemlerinin hem UCM hem de BM'ye göre saldırganlık eylemi olduğuna dikkati çeken Adel, "Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1980'lerde almış olduğu kararlar doğrultusunda İsrail'i işgal ettiği Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nden bir an önce çekilmeye çağırmıştı. Ancak buna İsrail cevap vermedi ve sonrasında bir 'barış süreci' adı verilen süreç başladı. Bunun sonunda da hiçbir yere varılamadı." diye konuştu.

Adel, "Saldırganlık uluslararası hukuka aykırıdır ve güvenlik endişeleriyle haklı çıkarılamaz." diyerek, uluslararası hukukun uygulanması konusunda acil adım atılması gerektiğini vurguladı.

Gazze'den "Geç gelmiş adalet, adalet değildir." mesajı geldiğini belirten Adel, "Filistinlilerin bu ıstırabının artık sona ermesi gerekmektedir ve bunu uluslararası hukukla yapmamız gerekiyor. Artık kararlı eylemlere ihtiyacımız var. Burada zannedersem Türkiye de adalete ve uluslararası sisteme bağlı olarak bu yolda öncülük etmeye devam edecektir." dedi.

Oturumun ardından moderatör Yüksel de Türkiye'nin Filistin halkının yanında durmaya devam edeceği mesajını verdi.