Sanatsever gezginseniz İngiltere seyahatinizde Londra’daki Ulusal Galeri’yi gezecek ve dünyaca ünlü tabloların asıl nüshalarını görme fırsatını kaçırmayacaksınız diye düşünüyorum. İşte bu gezi esnasında Ulusal Galeri’de olduğundan emin olduğunuz ahşaptan olduğu tahmin edilen tuval üzerine 1480 yılında Gentile Bellini tarafından yapılan Fatih Sultan Mehmet’in portresini arayabilirsiniz. ‘Main Collection’ kısmında sergilendiği bilinse/söylense de portre orada değildir. Ulusal Galeri’de sorabileceğiniz kişiler de genellikle gönüllü olduğu için tablodan haberdar olmayabilirler.
Tablonun hikayesi herkesin biraz bildiği gibi II. Mehmet’in sanata, bilime ve öğrenmeye ilgisi ile ilişkilendirilir. Dönemin ünlü İtalyan ressamına portresini yaptırır. Bundan sonrası pek bilinmez ama daha ilginç olduğu düşünülen gelişmeler ondokuzuncu yüzyılda cereyan eder.
Tablo İstanbul’da çeşitli diplomatik görevlerinin yanında 1877-1880 yılları arasında İngiliz büyükelçisi olarak da görev yapan Austen Henry Layard tarafından Venedik’te satın alınır. Layard, Musul yakınlarında Asur kentleri ile ilgili kazılar yapan ve Asurbanipal’in kütüphanesini bularak British Museum’a kazandıran kişidir.
Layard tablo hakkında İtalyan bir tarihçiye yazdıklarında her ne kadar ‘…çok da ilginç olmayan bir tablo satın aldım. Bellini tarafından yapılan II. Mehmet tablosu olduğunu düşünüyorum. Tablonun başı çok kötü durumdadır ve acaba birisi yeniden boyamadan tamir edebilir mi merak ediyorum. Tablonun tarihi ve diğer bazı ayrıntılar şüpheye yer bırakmayacak kadar eserin orijinal olduğunu gösteriyor. Eğer kavuk da korunabilseydi çok değerli bir parça olabilirdi.’ dese de daha sonra tabloyla ilgili ‘harika bir parça’, ‘tahminimden daha az tahrip olmuş’ ve ‘aslında tablom hakiki bir hazinedir’ diye yazar. Aslında tablo zamanla tahrip olduğu için yapılan rehabilitasyonda büyük bir bölümün yeniden yapıldığı iddia edilir ve çalışma için ‘vahim bir restorasyon’ denilse de Layard bu tablo ile ilgili yazılar yazar, sanat camiasının ilgisini ve merağını kabartıcı spekülasyonlarda bulunur.
Ölünce eserleri ve özellikle de II. Mehmet’in portresi İtalya ve İngiltere arasında diplomatik sıkıntıya sebebiyet verir. Portre İtalyan resim sanatının güncel etkilerini yansıttığı için ait olduğu yer olduğu düşünülen Venedik’te kalması gerektiği teması işlenilir. Bu diplomatik sorun çözüldükten sonra Layard’ın kolleksiyonu Londra’ya Ulusal Galeri’ye getirilir ancak bu defa yeğeni hak iddia eder. Görülen mahkemede tablo için önce 5000 Pound önerilir, bu miktar 50.000 Pound’a çıkar ve nihayetinde mahkeme 17.000 Pound ile davayı kapatır ve tablo 1917 yılında Ulusal Galeri’nin olur.
Savaş döneminde Alman bombardımanından korunmaya çalışılan eserlerle beraber yerinden alınan tablo savaş sonrası yerine bir daha konulmaz. Tablonun Bellini’nin eseri olduğu genel kabul görse de restorasyon esnasında orijinalliğini yitirecek şekilde yeniden yapıldığına dair görüşler arttığı için Bellini döneminin İtalyan sanatını yansıtamayacağı iddia edilir. Müze yönetimleri değişince tablo hakkında görüşler de sürekli farklılaşır. Güzel Sanatlar alanının kıymetli bir eserinden ziyade bir belge niteliği kazanmaya başlar.
1985 yılında Frankfurt’ta planlanan Osmanlı Kültürü temalı sergi için Ulusal Galeri’de yer alan Nişancı Ahmet Paşa tablosu istenir. Ancak hassas durumu sebebiyle bu talebin yerine getirilemeyeceği ama onun yerine II. Mehmet tablosunun verilebileceği bildirilir. Bu enteresan öneri ile tablonun uluslararası sergi serüveni başlar ve bu tarihten itibaren toplamda 11 kere ödünç verilir. Hatta doğu yaşantısı ve ona batının bakışı denilince ilk akla gelen Holbein’in ‘Elçiler Tablosu’ ile karşılaştırılırsa Holbein’in tablosunun bir kere bile yerinden oynatılmadığı ve hiçbir uluslararası sergi için süreli olarak değişime tabi tutulmadığını görürsünüz. Bu elbette müze yönetiminin tabloya verdiği önem ve taşınmasının ve başka bir yerde sergilenmesinin getirdiği olası risklerle de alakalıdır.
Kısaca II. Mehmet’in tablosunun pek çok uluslararası sergide boy göstermesine izin verilmesi başyapıt olmaması ile ilgili tartışmalarla da alakalıdır ancak bu durum popülerliğini artırır ve hakkındaki farklı görüşleri ve tartışmaları hep sıcak ve gündemde tutar.
Tabloda II. Mehmet Venedik resim sanatında o zamanlar moda olan bir duruşla yüzü ve bedeni hafif sola dönük resmedilmiştir. Her iki tarafa Yunanistan’ın, Trabzon’un ve Asya’nın hükümdarı anlamında üçer tane taç kondurulmuştur.
Tablo son olarak da Viktorya ve Albert Müzesi’ne ödünç verilmiştir ve bu müzenin Ortaçağ ve Rönesans seksiyonlarında ticari ilişkiler sergisi kapsamında sergilenmektedir. Bu sürenin ne kadar olacağı bilinmemektedir.
Sultan’ın merak uyandıran bir başka tablosu daha vardır ki 400.000 Pound açılış fiyatıyla 25 Haziran 2020 tarihinde satışa sunulmuştur. Bu kendisi ile bir başka şahsın da aynı boyutlarda resmedildiği tablodur. İmparatorlar, krallar ve sultanlar genellikle tek başlarına resmedilir ancak eğer bir insan grubuyla beraber resmedilmişlese en önde, en ortada ve en büyük kişi onlardır. İşte bu resim bu büyüklük ve görkem hevesinden uzakta bir ihtimal Sultan’ın oğullarından birisi olduğu düşünülen kişiyle yan yanadır ve bu duruma da Fatih Sultan Mehmet ile alakalı hoşa giden bir ayrıntı olarak bakılır.
Eserin ayrıntılarına girince çeşitli sorular aklınıza gelir elbette…portrelerin yana dönük olması o dönemin gözde tasvir yöntemi olmakla beraber Sultan ve diğer şahsın göz temasının olmaması acaba neye işaret eder? Fatih sakalı bile bitmemiş bir çocukla neden resmedilir? Bu genç ten rengi sebebiyle bir batılı figür olmalıdır denir ama bu yan yana ve aynı boyutta resmedilmelerini daha ilginç kılmaz mı? Genç figürün kavuğundaki burguların da 7 tane olması Fatih Sultan Mehmet’in yedinci padişah olmasına mı işaret eder?
400.000 ile 600.000 Pound arasında bir miktara satılması beklenen tablo 935.250 Pound ile el değiştirmiş oldu. Kime mi? İstanbul Büyükşehir Belediyesi…ecdadımıza sahip çıktık diyebilir miyiz? Sergileneceği ve onu görebileceğimiz günü iple çekenlerin olduğuna eminim.