ANKARA (AA) - Arap dünyasının önde gelen düşünürlerinden Faslı filozof Prof. Dr. Taha Abdurrahman, başkent Ankara'da "Müslümanca Düşünmek Nasıl Olur? Tefkir ve Tefekkür" başlıklı konferans verdi.
İslam Düşünce Enstitüsü (İDE) tarafından Gazi Üniversite Mimar Kemaleddin Salonu'nda gerçekleştirilen konferansa Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam, TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı ve AK Parti Kayseri Milletvekili Hulusi Akar, Ankara Valisi Vasip Şahin, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, İslam Düşünce Enstitüsü ve Uluslararası İslam Düşünce Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ile davetliler katıldı.
Abdurrahman, konferansta yaptığı konuşmada, fikri olgu ve düşünceye değer verilip gündemde tutulmadığında bunun sonucunun yokluk ve kayboluş olacağını söyledi.
Türk insanının aklı ve iradesiyle düşünsel eyleme destek verdiğini ve bu vasıftaki bir milletin kesinlikle yok olmayacağını, daima ilerleyeceğini belirten Abdurrahman, Kur'an-ı Kerim'de tefekkür kelimesinin 17 ayette geçtiğini, tefkir kelimesinin ise bir ayette geçtiğini belirterek, "Bu durum tefekkürün tefkire kıyasla daha yaygın kullanımının olduğunu gösterir." dedi.
Abdurrahman, Kur'an-ı Kerim'de tefekkür ve tefkir kelimelerinin dört yönden birbirinden ayrıldığını belirterek, "Bunlar kullanımdaki yaygınlık; tutarlı, kapsamlı ve sonuç çıkarmaya yönelik derin düşünmeye atıf; fiilin ve doğrudan anlatım özelliği olması ve diri, canlı bir hakikat ifadesine göndermede bulunmasıdır." diye konuştu.
"Fikir ile amel" arasındaki bağlantıya değinen Abdurrahman, fikrin aslında amelin mahiyetini oluşturan bir olgu olduğunu, fikir ve amel arasındaki ilişkinin "ikili bir ilişki" olduğuna dikkati çekti.
Abdurrahman, şöyle devam etti:
"Eylem, mahiyeti itibarıyla düşünmeyle ilişkilidir. Bu suretle o, düşünmenin mahiyetinden bir cüzdür. Biz düşünme keyfiyetinin, eylem ile oluşturduğu bu sistematik bağlantıya 'asli bağlantı' adını vermekteyiz. Bu adlandırmayı yapmadaki amacımız, düşünme keyfiyetinin, kendisine dışarıdan dahil olduğu faydasız ve anlamsız eylemlerle oluşturduğu bağın, düşünme ve eylem arasındaki ayrılmaz gerçek bağdan farklı olduğunu ortaya çıkarmaktır. Bu bağlamda belirtmemiz gereken bir husus da düşünmeye ait eylemsel mahiyetin, basit bir mahiyet değil tam tersine kompleks ve çift yönlü bir bütünlük oluşturmasıdır."
"İnsanın akıllı bir varlık" gibi tanımlandığını belirten Abdurrahman, insanın sözleşme yapan bir varlık olduğunu ve buradaki sözleşmenin insanı bütünüyle kapsadığını vurguladı. Abdurrahman, tefekkür seviyesinde düşünen kişinin, "emanet" şuurundan kaynaklanan ilişkiyi koruduğunu, "tefkir" seviyesinde düşünen kişinin ise "emanet" şuurundan kaynaklanan ilişkiyi ihlal ettiğine dikkati çekti.
İnsanın alemle iletişim halinde olduğunu belirten Abdurrahman, bu ilişkinin bir mülkiyet ilişkisi olmaması gerektiğini, insanın "hakiki sahip olan Allah'ı bilmesi" gerektiğini dile getirdi.
Abdurrahman, "mütefekkir ve müfekkir" arasındaki farka da değinerek, "Öncelikli iki asıl olan 'ilk tefekkür' ve 'ilk sorumluluk olgusunun' her ikisini de insanın hafızasında saklı tutup tutmaması ile ilgilidir. Böylece tefkir ölçülerine göre düşünen kişi, yapı ve değer olarak düşünce ile eylemi birbirinden ayırmıştır. Bu ise son tahlilde tefekkürü benimsemiş kişi ile tefkiri benimsemiş kişi arasındaki farkın, 'İlahi Misakın' hatırlanıp hatırlanmaması ile ilgili olduğunu gösterir." dedi.
"Mütefekkir bütün kalbiyle düşünürken müfekkir bir çıkar ilişkisi üzerinden düşünür." diyen Abdurrahman, mütefekkirin daima kalbiyle ve geçmişe bakarak düşündüğünü söyledi.
- "Müslüman filozof tercüme fikirlerle felsefe yapamaz"
İslam Düşünce Enstitüsü ve Uluslararası İslam Düşünce Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ise bir zamanlar efendi durumda olan felsefenin hikmet ve ahlaktan çıkıp hizmetçisi konumundaki bilimin emrine girdiğini, bunun sonucunda bilimin pervasızlaştığını ve kendi mantığına uymayan hiçbir kriteri kabul etmez hale geldiğini söyledi.
Bu mantığın sınırsız güç, sınırsız üretim, sınırsız kar ve sınırsız tüketimin yolunu açtığını ifade eden Görmez, bu mantığa göre bilim için her şeyin mümkün ve yapılabilir hale geldiğini, bu sebeple zamanın Müslüman filozofuna olan ihtiyacın Müslüman olmayan filozofa göre çok daha fazla olduğunu anlattı.
Görmez, İslam'ın gelişinin ana gayesinin, insanı alçalmaktan ve süflileşmekten kurtarmanın yanı sıra insanlığa onur ve şeref bahşetmek olduğunu vurgulayarak, "Müslüman filozof başkalarının özgün bir çerçevede oluşturduğu felsefi problemleri kendine mal edemez, o tercüme fikirlerle felsefe yapamaz." diye konuştu.
- Abdurrahman'a "2024 İDE Büyük Mütefekkir Ödülü" verildi
İDE tarafından "çağın sorunlarına özgün cevaplar veren bir İslam felsefesi inşa etmek, ahlakı İslam tefekkür hayatının merkezine yeniden yerleştirmek, dinin ahlaktan kopmasının aslında dinin kendi karakterinden kopması anlamına geldiğini vurgulamak, dil felsefesi ve mantık alanında seçkin eserler ortaya koymak, İslam ümmetinin fikri ve ameli sorunlarını çözmek üzere 'emanet şuurunu' ve 'İslam düşünce evreninin orijinalliğini' esas alan bir düşünce paradigması oluşturmak, aklı ve akıl etmeyi yeniden tanımlamak ve İslam düşünce pratiğine nice yeni kavramlar kazandırmak, Batı modernitesine yönelik sağlam bir ahlaki eleştiri sunmak ve bu anlamda modernitenin ve post-modernitenin mücessem hale gelmiş tezahürlerini derinlikli bir tahlile tabi tutmak, işgale ve sömürüye maruz kalmış mazlum milletlerin direnme hakkını ilmi ve ahlaki açıdan savunmak, özellikle Filistin halkının gasp edilen haklarını elde etmek için verdiği mücadeleye destek vermek" alanlarındaki çabalarından dolayı Abdurrahman'a "2024 İDE Büyük Mütefekkir Ödülü" verildi.
Ödülü Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz takdim etti. Abdurrahman, 2021'de 2020 Necip Fazıl Ödülleri'nde ödüle layık görülmüştü.
Abdurrahman, Arapların "ahlak filozofu", "mutasavvıf filozof" ve "felsefe fakihi" gibi isimlerle andığı önemli bir ilim ve düşünce adamı olarak biliniyor. Abdurrahman'a "İslam düşüncesinin ihyasına yönelik yüksek felsefi çabası, disiplinler arası yaklaşımın yanı sıra geleneksel birikimi dikkate alan kuşatıcı yöntemi" dolayısıyla Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü verilmişti.