Ethem bey

Tarihin, gündelik siyasî kavgaların cephaneliği olması bir açıdan normal, başka bir açıdan ise aksayan bir şeylere işaret ediyor.

Normal olması, bugünün geçmişin devamı olarak karşımıza çıkmasından. Dönüp düne baktığımız zaman, dün elleri yakan sorunlara ne çözümler bulunduğunu öğreniyoruz. Bu çözümler de, meselenin geçmişi de bizler için öğretici oluyor. Uzun bir devlet tecrübesine sahip olmanın getirdiği bir ufuk ve akıl devreye giriyor.

Anormal olması ise, geçmişte kalması gereken sorunların katlanarak önümüze taşınmasından kaynaklanıyor. Dün bir kavga vardı. Adil olmayan bir biçimde çözüldü. Birilerinin canı yandı. Birileri hâlâ huzursuz. Bir hatanın düzeltilmesi, bir kusurun telafi edilmesi gerekiyor. Yoksa, uzun yıllar boyu cesetlerle aynı odada birlikte yaşar gibi, geçmişin bitmeyen kavgasının içinde kendi ömrümüzü de tüketiyoruz. Olmayan bir tarihi inşa etmek ve koro halinde söyleyerek herkese ezberletmek mümkün. Ya sonuç? Bütün bir milleti toplumsal bir şizofreniye mahkûm etmek, gerçeklik duygusundan uzak nesiller yetiştirmekten başka bir sonuç elde edemezsiniz. Gerçeklik duygusu olmayan bir toplum, gerçek sorunlarla baş edemez. Çok basit sorunları bile içinden çıkılmaz hale getirip, kendilerini karanlığa mahkûm ederler.

Öteden beri bugünün iktidar mücadelesinde, Cumhuriyet tarihine birbirine zıt tezlerle müracaatın tek sebebi, geçmişte kalmış ve bitmemiş hesaplardan. Maziyi yeniden geri getirmeye yeltenenler, geçmiş güçlerini ve ikbal dönemlerini arıyorlar. Birileri yeniden Samsun\'a çıkıyor. Diğerleri Kuvva-yı Milliye\'yi kuruyor. Milli Mücadele tekrarlanıyor. Cumhuriyet tekrar kuruluyor. Bu ezbere tekrarlanan edebiyatın ihmal ettiği basit bir gerçek var. Dünya 1920\'lerin dünyası değil. 1920\'lere ancak bir ilkokul müsameresiyle geri dönebilirsiniz. Veya, orada kalmış ve bitmemiş bir hesabı görebilirsiniz.

Bugüne kadar Çerkes Ethem hakkında değişik vesilelerle yazdığım yazılara çok canlı tepkiler aldım. Son olarak, Devlet Bahçeli\'nin kurguladığı \"Damat Ferit\" ve \"Mustafa Kemal\" ikilemi üzerine, kısa bir not olarak Çerkes Ethem\'e tekrar dönmüştüm. Çerkes Ethem meselesi, yalanlarla örülü sahte tarihi kırıp parçalamak ve ayaklarımızı sağlam bir zemine basmak için kilit mevkiinde bir mesele. Millî Mücadele ile, iktidar savaşını kazananların sonradan yazdığı tarihi yerli yerine oturtmak için de çok önemli bir vesile.

Her şeyden önce Çerkes Ethem bir kahramandır. Millî Mücadele\'nin en kritik evresi, onun teşkilatçılığı, cesareti ve zekâsı ile aşılmıştır. Bu söylediklerim benim bugünden geçmişe dair verdiğim bir hüküm değil. Gerçeği merak edenler, Çerkes Ethem\'in Ankara\'da Büyük Millet Meclisi\'nde \"Münci-i Millet\" olarak ayakta alkışlarla karşılanmasına Meclis tutanaklarından bakabilir. Her şeyin belirsiz, karanlığın en koyu olduğu anda ortaya çıkan ve yolu aydınlatan kişidir. Ben hükmümü tekrarlıyorum: Çerkes Ethem olmasaydı, Millî Mücadele\'yi yürütmek bir tarafa, başlatmak bile mümkün olmazdı.

Bugün bağımsız bir devletin, onurlu bir milletin mensupları olarak hepimiz Çerkes Ethem\'e çok şey borçluyuz. İnsaflı her hüküm sahibinin onun hakkını teslim etmesi gerekir. Etmiyorsa? O zaman diğer söylediklerine de şüphe ile bakılmalıdır. Çünkü bu sahte tarih Çerkes Ethem\'i bir hain olarak ilan etmiştir.

Çerkes Ethem\'e yapılan haksızlığı düzeltmek, bize gerçek tarihin anahtarını verecektir. Çünkü bu kadar büyük bir haksızlığın ve nankörlüğün üzerine gelecek inşa edilemez. Geçmişte olmuş ve bitmiş bir iktidar mücadelesinin o gün için ürettikleri sahtelikleri devam ettirmenin, üstelik sıkıştıkça tekrarlayarak aynı haksızlıklara tevessül etmenin kime ne faydası var?

Bu tarihi düzeltelim. Ve işe Ethem Bey\'le başlayalım. Geri kalanın kendiliğinden hizaya gireceğini göreceksiniz. İşte o zaman kavgalarımız da millete fayda sağlayacak, dayandıklarımız daha sağlam duracak.

(ZAMAN)