İşte Katya Adler’in o yazısı:
Türkiye’nin özellikle Ukrayna Savaşı sonrası küresel stratejik önemini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Pazar gecesi elde ettiği seçim galibiyetini kutlamaya koşan A sınıfı dünya liderleri potporisinden anlayabilirsiniz.
Erdoğan'ı tebrik eden ilk lider Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin oldu.
Putin, Türk mevkidaşı ve kendisi gibi “güçlü lider” Erdoğan’ın egosunu okşamak ve zaferinin sebebinin Erdoğan’ın “bağımsız dış politikası” olduğuna dikkat çekmek için resmi sonuçların açıklanmasını bile beklemedi.
Ukrayna’nın topyekûn işgal edilmesi sonrası Türkiye’nin NATO müttefiklerinin Moskova'ya ambargolar koymasına ve Rusya’ya enerji bağımlılıklarını azaltmalarına karşın, Erdoğan’ın Kremlin’i aforoz etmeye karşı çıkması, Rusya’nın özellikle hoşuna gitti.
Türkiye ve Rusya arasındaki ticaret hacmi, Ukrayna Savaşı sonrası önemli oranda arttı.
Ancak Putin’in hemen ardından ABD Başkanı Joe Biden ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Erdoğan'ı kutlamak için harekete geçti.
Kremlin ile yakınlaşması ve ülkesinde iktidardaki ilk 20 yılında ifade özgürlüğüne ve demokratik normlara zarar vermesine nedeniyle Erdoğan’dan pek hoşlanmıyorlar ama bu liderler için Türkiye, zorlu ve tahmin edilemez olsa da Batı’nın bir müttefiki.
Türkiye, NATO’nun tüm misyonlarında yer alan ittifakın önemli bir üyesi.
Erdoğan, Rusya ile yakın ilişki içinde olsa da, Ukrayna’ya askeri yardım da yapıyor.
Erdoğan, Rusya’nın Ukrayna tahıl ürünleri üzerindeki blokajını kaldırdı ve bu ürünlerin, onlara bağımlı olan dünyanın çeşitli yerlerine gitmesini sağladı. Ayrıca, uzun bir tereddüttün ardından, Rusya’nın komşusu Finlandiya’nın NATO’ya girmesine izin verdi.
Bir zamanlar Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) katılmasının tutkulu bir destekçisi olan Erdoğan bugünlerde, “Türkiye’yi yeniden büyük kılmaktan” bahsediyor.
Bu da onun için Türkiye’nin daha bağımsız bir dış politika izlemesi anlamına geliyor. Erdoğan yıllar boyu müttefikleriyle daha çok al-vere dayalı bir ilişki geliştirdi.
Beyaz Saray, Erdoğan’ı İsveç’in NATO üyeliğini de desteklemesi için iknaya çalışırken yaşadığı sabırsızlığı saklamadı.
İsveç, ittifak için Rusya’ya karşı önemli bir Baltık Denizi hakimiyeti sağlayabilir.
Batı, Türkiye’nin bozuk ekonomisinin ve Erdoğan’ın büyük ihtimalle ülkenin mali durumunu düzeltmeye ve yabancı yatırım çekmeye odaklanacak olmasının, İsveç’in NATO’ya girişinde bir karşılıklı taviz için yumuşak karın olmasını umuyor.
İsveç’in NATO üyeliğini hala bloke eden iki ülke Türkiye ve Macaristan.
Bu arada Fransa Cumhurbaşkanı Macron da AB’ye yönelik göçten endişeli ve Erdoğan’dan mümkün olduğu kadar kısa süre içinde güvence almayı umuyor.
2015’teki göç krizinde çoğu Suriyeli bir milyondan fazla göçmen ve sığınmacı, Akdeniz’de insan kaçakçılarının teknelerindeki tehlikeli yolculuklarla AB’ye gitti.
Brüksel daha sonra Türkiye ile bir geri kabul anlaşması imzaladı. Büyük miktarda para ve Türk vatandaşlarının AB’ye vizesiz girebilmesi karşılığında, Türkiye Cumhurbaşkanı, düzensiz göçmelerin Türk sularından AB’ye ulaşmasını engellemek için elinden geleni yapacaktı. Vizesiz seyahat, Erdoğan’ın kendisini eleştirenleri ve siyasi rakiplerini hapse atmasına AB’nin itirazı nedeniyle hiç gerçekleşmedi.