Başbakan Erdoğan’ın 2014’te cumhurbaşkanı olacağı konusunda kimsenin kuşkusu yok.
AKP tüzüğündeki madde, üç dönem milletvekilliği yapmış olanların belediye başkanı olabilmelerini sağlayacak şekilde değiştirilecek. Ayrıca üç dönem vekillikten sonra bir dönem ara verenlerin tekrar milletvekili olabilmeleri için de tartışma yaratmayacak bir düzenleme düşünüldüğü anlaşılıyor.
Erdoğan’ın bizzat HAS Parti’ye birleşme teklifi, Numan Kurtulmuş’un “yüksek” bir konumda AKP’ye gelmesinin kesinleşmesiyle birlikte, önümüzdeki bir yıl boyunca herkes aynı sorunun cevabını arayacak: Erdoğan’ın yerine AKP’nin başına kim gelecek?
Kurtulmuş olayı, soruyu erkenden yaygın hâle getirdi.
Bu soruyu her vatandaşın sorması, cevabını bir an önce öğrenmek istemesi de en meşru hakkıdır, hatta görevidir.
AKP, on yıldır iktidarda, hâlen yüzde 50’nin üzerinde bir oy desteğine sahip. Yerel seçimlerden de yüzde 50’nin üzerinde bir oyla, üstelik “sahillerde ilerlemiş” olarak çıkarsa bir sonraki genel seçimin de favorisi olacaktır.
Önümüzdeki dönemin gündeminde “büyük bilinmezler” var.
Kürt meselesi ve terörün sona erdirilmesi için bir gelişme sağlanıp sağlanmayacağını bilmiyoruz.
Ciddi işaretler olmamasına rağmen Batı’daki ekonomik krizin gelecekteki yansımalarını bilmiyoruz.
Suriye odaklı bölgesel gerilimlerin içerideki etkilerini de bilmiyoruz. Şu anda bildiğimiz, Türk halkının çoğunluğunun, Erdoğan ve AKP hükümetinin bunları “yönetebilecek ehliyete sahip olduğunu” düşünmeye devam ettiği.
Erdoğan Çankaya’ya çıkarken gündemin üç ana konusu sonuçlanmış olmayacağına göre, AKP’ye güvenerek ehliyet veren halk “macera” anlamına gelebilecek hamlelere de sıcak bakmayacaktır. Yeni anayasada cumhurbaşkanı yetkileri artmış olsa bile hükümetin ve partinin başında “uzaktan yönetilme” algısı yaratan bir yapı, hiçbir zaman kamuoyunun olumlu baktığı bir durum olmamıştır. Özal’ın Akbulut’u da, Demirel’in Çiller’i de toplumsal hafızada sadece olumsuz izler bırakmıştır.
“Erdoğan’dan sonra ne olacak” sorusu her gün, her olayda sorulacaktır ve cevap isteyenlerin çerçevesi de her zaman “makul” bir alan olacaktır.
AKP tüzüğündeki madde, üç dönem milletvekilliği yapmış olanların belediye başkanı olabilmelerini sağlayacak şekilde değiştirilecek. Ayrıca üç dönem vekillikten sonra bir dönem ara verenlerin tekrar milletvekili olabilmeleri için de tartışma yaratmayacak bir düzenleme düşünüldüğü anlaşılıyor.
Erdoğan’ın bizzat HAS Parti’ye birleşme teklifi, Numan Kurtulmuş’un “yüksek” bir konumda AKP’ye gelmesinin kesinleşmesiyle birlikte, önümüzdeki bir yıl boyunca herkes aynı sorunun cevabını arayacak: Erdoğan’ın yerine AKP’nin başına kim gelecek?
Kurtulmuş olayı, soruyu erkenden yaygın hâle getirdi.
Bu soruyu her vatandaşın sorması, cevabını bir an önce öğrenmek istemesi de en meşru hakkıdır, hatta görevidir.
AKP, on yıldır iktidarda, hâlen yüzde 50’nin üzerinde bir oy desteğine sahip. Yerel seçimlerden de yüzde 50’nin üzerinde bir oyla, üstelik “sahillerde ilerlemiş” olarak çıkarsa bir sonraki genel seçimin de favorisi olacaktır.
Önümüzdeki dönemin gündeminde “büyük bilinmezler” var.
Kürt meselesi ve terörün sona erdirilmesi için bir gelişme sağlanıp sağlanmayacağını bilmiyoruz.
Ciddi işaretler olmamasına rağmen Batı’daki ekonomik krizin gelecekteki yansımalarını bilmiyoruz.
Suriye odaklı bölgesel gerilimlerin içerideki etkilerini de bilmiyoruz. Şu anda bildiğimiz, Türk halkının çoğunluğunun, Erdoğan ve AKP hükümetinin bunları “yönetebilecek ehliyete sahip olduğunu” düşünmeye devam ettiği.
Erdoğan Çankaya’ya çıkarken gündemin üç ana konusu sonuçlanmış olmayacağına göre, AKP’ye güvenerek ehliyet veren halk “macera” anlamına gelebilecek hamlelere de sıcak bakmayacaktır. Yeni anayasada cumhurbaşkanı yetkileri artmış olsa bile hükümetin ve partinin başında “uzaktan yönetilme” algısı yaratan bir yapı, hiçbir zaman kamuoyunun olumlu baktığı bir durum olmamıştır. Özal’ın Akbulut’u da, Demirel’in Çiller’i de toplumsal hafızada sadece olumsuz izler bırakmıştır.
“Erdoğan’dan sonra ne olacak” sorusu her gün, her olayda sorulacaktır ve cevap isteyenlerin çerçevesi de her zaman “makul” bir alan olacaktır.
(Vatan gazetesinden alınmıştır)