HERKESE "En az 3 çocuk yapın" tavsiyesinden sonra şimdi de potansiyel olarak müthiş bir bebek patlamasına yol açabilecek lise çağında evlenme tartışması başladı.
Acaba iktidar, halkı çok sevdiğinden mi bu kadar fazla çoğalmalarını istiyor, yoksa nüfus patlaması arzusunun temelinde başka bir şey mi var?
Ben Marksist eğitimli olduğumdan hemen her sosyal gelişmenin temelinde ekonomik nedenler olduğunu düşünürüm.
Başbakan'ın çok çocuk arzusunun temelinde yine ekonomik bir gerekçe var.
Yeni global düzende, yeni dünya ekonomisinde bir ülkenin var olabilmesi için ulusal işgücü maliyetlerinin düşürülmesi gerekiyor. Çünkü bizlerin ürettiği her malı, her servisi yeni düzenin liderleri olan Çin ve Hindistan çok daha ucuza üretiyorlar.
Öyle biraz daha ucuzluktan bahsetmiyorum. Çin ve Hindistan, malları ve servisleri diğer ülkelerdeki işgücü maliyetinin onda biri düzeyinde sağlıyorlar. Bu da iki ülkeye büyük bir üstünlük sağlıyor.
Haydi Çin, demokrasi değil, totaliter tek parti yönetimi olduğundan bunu kolay gerçekleştiriyor diyelim. Hindistan ise tam bir demokrasi, o işgücü maliyetlerindeki düşüklüğü buna rağmen sağlıyor. Yani hiçbir ülkenin, "Ben demokrasiyim, bunu yapamam" deme hakkı Hindistan var olduğunca mümkün değil.
ACI GERÇEK: İşgücü maliyetini hızla aşağıya çekmenin en rahat yolu, işgücü arzını artırmak, yani dar gelirli kesimin nüfusunu artırmaktır.
THOMAS MALTHUS: Nüfus artışının tehlikeleri üzerine kapsamlı bir biçimde yazmış olan klasik ekonomist Thomas Malthus'u çıldırtabilecek gelişme Hindistan ve Çin'de yaşanacak. Nüfus bilimcileri, 2030 yılında iki ülkenin de nüfusunun 1 milyar 450 milyona ulaşacağını tahmin ediyor. Hindistan, Çin'i biraz geride bırakarak dünyanın en kalabalık ülkesi haline gelecek. O tarihte Hindistan aynı zamanda ekonomik güç açısından Japonya'yı geride bırakarak dünyanın en güçlü üçüncü ekonomisi olacak.
Hindistan'ın bu gücünün, işgücü fazlasına bağlı olacağı tahmin ediliyor; çünkü o tarihte Hindistan nüfusunun yüzde 68'inin genç ve çalışabilir durumda olacağı tahmin ediliyor. 2006 yılında bu miktar 270 milyondu, 2030 yılında ise 986 milyon kişiye yükseleceği belirtiliyor.
Gördüğünüz gibi Thomas Malthus gibi iktisatçıların korkularının aksine, fazla nüfus bir ekonomik güç haline dönüşmüş durumda.
Korkarım ki Başbakan'ın durmadan "En az 3 çocuk yapın" tavsiyesinin temelinde böyle bir ekonomik gerekçe de var.
Aziz Yıldırım
FENERBAHÇELİ arkadaşlarımın kafalarından Aziz Yıldırım hiç düşmüyor. Hemen hepsinde de Aziz Yıldırım'ın bugün hapisten çıkacağı beklentisi ciddi biçimde var.
Federasyonun şike açıklamasından sonra bu beklentinin hayli kuvvetlendiğini söylemeliyim.
Bu beklentinin bugün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini hep beraber gün içinde göreceğiz.
Bu arada ben bir Galatasaraylı olarak Fenerbahçeli arkadaşlarımın ve oğlumun bu konudaki hislerini paylaşıyorum.
BAŞBAKAN ERDOĞAN:
Her konuda mutlaka Başbakan'ın elini bulacağız ya, Fenerbahçeli arkadaşlar bir süredir Başbakan'ın da olumlu yönde konuya müdahil olduğu söylentisini yayıyorlar. Bunu da onun konu hakkında yaptığı konuşmalardan anladıklarını belirtiyorlar.
Ancak aynı arkadaşlar, bir süre önce de "Aziz Yıldırım'ın tutuklanmasında Başbakan'ın rolü var" diyorlardı ve çeşitli komplo teorileri ortaya atıyorlardı. İleride Türkiye'nin, en sıkı komplo teorilerinin çıktığı ülke olarak kabul edileceğine eminim. Bu konuda Amerika'nın önüne geçeceğimiz kesindir. Gidişat maalesef o yönde.
1 Mayıs'ın değişen niteliği
BENCE İstanbul'da yaşadığımız son 1 Mayıs kutlaması, iktidarı zaten hiçbir yerde kalmamış olan işçi sınıfının sosyal güç olarak da ortadan kalktığını gösteriyor. O gün meydanda belki işçi sınıfı vardı ama meydanın ruhuna damgasını vuranlar onlar değildi.
O gün meydan çok renkli muhalif bir postmodern hareket görünümündeydi. 1 Mayıs meydanları işçi sınıfından alınıp küçük burjuvaların tekeline kalmış gibiydi. Türkiye bu açıdan dünyadaki trendin de en belirgin görüldüğü ülke oldu.
Çünkü dünyada da yeni ekonomik düzende küçük burjuvalar, yeni patron sınıfı olarak yükselişe geçtiler; aynı zamanda muhalif hareketlerde de onlar ön planda. Bu değişimden hayırlı bir sonuç çıkacak mı, şimdilik belli değil.
Ama her halükârda bu postmodern görünümlü küçük burjuva şenliğinin güzelliğine kapılıp dünya ekonomisinin acı gerçeklerini de unutmamalıyız. İlk yazımda belirttiğim gibi, işgücü maliyetinin muhakkak düşürülmesi gerekiyor.
EROTİK SİTELER
DÜN yazımın bulunduğu sayfada "Erotik siteler daha güvenilir" başlıklı bir haber vardı. Bunun Fatih Altaylı tarafından benim kafamı karıştırmak ve bazı hınzırlıklarımı tetiklemek amacıyla kasıtlı olarak koydurulduğuna eminim.
Tuzağa düşmeyeceğim. Bu tür siteler gerçekten güvenilir olabilir ama eğer bu sitelere girmeyi başarabilirseniz ancak o zaman güveni hissedebilirsiniz. Örneğin ben, bana göre erotik olan sitelere bir süredir giremiyorum. Çünkü benim beğendiğim tür siteler birbiri ardına mahkeme kararıyla yasaklanıyor. Bu konudaki protestomu MEDYATIK blogumda dile getirdim. İlk yazıda hangi siteden bahsettiğimi yazmamıştım.
Birçok kişi bana o sitenin adını sordu. Bunun üzerine bir yazı daha yazarak sitenin açık adresini Medyatık'ta açıkladım. (www.haberturk.com'da.)
Devlet eliyle tiyatroculuk
BAŞBAKAN Erdoğan, "Devlet eliyle tiyatroculuk olmaz" dedi, ama bence olur. Sadece bunun düzgün biçimde olabilmesi için Türkiye'nin şartları uygun değil. Çünkü devlet eliyle tiyatroculuk sadece burjuva demokrasilerinin sağlam olduğu ülkelerde oluyor.
Türkiye'de ise ne kelimenin tam anlamıyla bir burjuva sınıfı var, ne de demokrasi. Bu yüzden burjuva demokrasilerinde iktidarlar, parasal destek verdikleri sanatçılardan koşulsuz destek ve boyun eğme beklemiyorlar, hatta bunun aksi söz konusu.
Oralarda parasal yardıma rağmen sanatçıların iktidarlara eleştiriler getirmeleri normal karşılanıyor. Bu bir burjuva terbiyesi meselesidir.
Bizde ise her iktidar, para sağladığı sanatçıdan itaat beklediğinden, yani burjuva terbiyesi bizde olmadığından bu işi elimize yüzümüze bulaştırıyoruz.
(HaberTürk gazetesinden alınmıştır)