İSTANBUL (AA) - ENES TAHA ERSEN - Kanada asıllı eğitimci ve yazar Jenny Molendyk Divleli, edebiyatın çocuklar arasındaki zorbalık ve ayrımcı davranışların önüne geçmek için fırsat olduğunu belirtti.
Divleli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, edebiyatın, çocukların bilişsel gelişimine önemli katkı sunmasının yanında dünyada son dönemde artan ayrımcılık, ırkçılık ve akran zorbalığına karşı bilinçlenmelerini sağladığını söyledi.
Akran zorbalığının, bir çocuğunun bireysel ya da topluca bir başka çocuk ya da çocuklar tarafından hedef alınmasının literatürdeki karşılığı olduğunu dile getiren Divleli, bunun, bugün genç nüfus arasında çok yaygın ve "popüler" bir tutum olduğunu belirtti. Divleli, bu zorbalığın sebebinin, öğrencinin konuşma bozukluğu ya da fiziksel bir engelinin bulunması, ailesinin durumu, nereden geldiği veya hangi dili konuştuğuyla ilgili olabildiğini bildirdi.
Bugün okul sınırlarından veya çocukların sosyal çevresinden internet ortamına da taşınmaya başlanan zorbalığın, çocuk gelişiminde psikolojik sorunlara yol açan tehlikeli bir tutum olduğuna işaret eden Divleli, "Online topluluklarda ve sosyal medya platformlarında siber zorbalık yaşanıyor. Maalesef ki bu yüzden, internetteki görüntülerin kalıcı olması ya da videoların viral olması bazen korkutucu olabiliyor. Bu tarz durumlar, öğrenciler için oldukça travmatik olabiliyor." dedi.
- Çocuk edebiyatı bilinçlendirici etkiye sahip
Divleli, akran zorbalığı ve zorbalığın tüm türevlerine karşı önlem almanın, yetkililerin ve ailelerin sorumluluğu olduğunu belirtti. Bunun yanında son dönemde çocukların ilgisini çekecek içeriklerle bu alanda önemli çalışmalar yapıldığını ve akran zorbalığına karşı bilinçlendirici içeriklerin artmaya başladığını kaydeden Divleli, "Ayrımcılığın ortadan kalkmasını sağlamada sanatın büyük rol oynayacağını düşünüyorum. Kitaplardaki hikaye anlatıcılığının yanında, filmlerdeki ve sanat topluluklarındaki hikaye anlatımlarının da bu konuda önemli bir nokta olacağına inanıyorum." ifadelerini kullandı.
Özellikle ayrımcılığa ve akran zorbalığına dikkati çeken çocuk kitaplarının son dönemde arttığına işaret eden Divleli, "Edebiyatın, yaşadığımız deneyimleri öne çıkarmak ve çocuklarımıza empati dolu hikayeler aktarmak için çok önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Özellikle küçük çocuklar, ergenler ve hatta gençler için bu çok önemli. Hikayeler, çocukların bir başkasında kendilerini görmeleri, karakterle bağ kurmaları ve yalnız olmadıklarını anlamaları açısından çok önemlidir." diye konuştu.
Divleli, bu konuyla ilgili çalışmaların çocuk gelişimi uzmanları ve psikologlar tarafından desteklendiğini ve olumlu sonuçlar alındığını da söyledi.
Türkiye'de bu konuda ortaya çıkan eserlerin henüz yeterli olmadığını, sayısının artması gerektiğini anlatan Divleli, şöyle devam etti:
"Kesinlikle bu konunun yeterince ele alındığını düşünmüyorum. Bu röportajı yapacağımızı bildiğim için, kitaplığımda zorbalıkla ilgili neler olduğunu gözden geçirdim. Bu konuyla ilgili yalnızca 4 kitap bulabildim, başka konuları ele alan kitaplar da var ama bu asla yeterli değil. Özellikle siber zorbalıkla ve bunun çocukların hayatında meydana getirdiği risklerle ilgili yeterince kitap göremedim. Bir yazar olarak bu konu hakkında ve bu konuyu gündeme getirmek konusunda kendi sorumluluğumu düşünmek oldukça ilginçti. Bence bu konuyu daha görünür hale getirmek ve gündemde tutmak için edebiyat alanında daha yapılacak çok şey var. "
- "Bu sorunun üstesinden gelmenin tek yolu çocuklarımızı bilinçlendirmek"
Son dönemde Türkiye'de de yabancıları hedef alan olayların özellikle okullara kadar girdiğini, bu durumun gençler arasındaki masum atışmalardan ırkçılık ve ayrımcılığa ulaşabildiğini dile getiren Divleli, gençler arasında popülerlik kazanan bu durumun tehlikeli bir duruma dönüşebileceğini kaydetti.
Divleli, dünyada artan ayrımcılık, ırkçılık vakalarına karşı en önemli silahın çocukları erken yaşta bilinçlendirmek olduğunu, bunun da eğitici, öğretici kitaplar vasıtasıyla gerçekleştirilebileceğini anlatarak, "Bu sorunun üstesinden gelmenin tek yolu, öğrencilerimizin, çocuklarımızın ve eğitimcilerimizin kendilerini eğitmelerini sağlamak ve tüm toplumu genelleştiremeyeceğimizi, birkaç kişinin eylemleri yüzünden tüm insanları dışlayamayacağımızı anlamak. Müslümanlara bu şekilde bakılması ya da başkalarının Türk toplumuna bu şekilde bakması asla kabul edeceğimiz bir şey değil." dedi.
Çocukların bu konuda iyi eğitilmesinin, yine ebeveynler, eğitmenler ve eğitim alanında söz sahibi yetkililerle mümkün kılınabileceğini belirten Divleli, bu konuda yazdığı "Manzaralı Ev" kitabını şöyle anlattı:
"Kitap, taşınan bir çocuğun deneyimini anlatıyor. Başlangıçta, bu çocuğun diğer çocuklar gibi olduğunu düşünüyorsunuz ancak sonuna doğru resimler uzaklaştıkça, bu çocuğun aslında çok daha az şeye sahip olduğunu, barınma koşullarının kötü olduğunu ve giysilerinin de pek de iyi olmadığını görüyorsunuz. Bu çocuk, aslında birçok birçok şey (macera) yaşamış ve sığınacak bir yer arıyor. Bu hikayenin ana konusu şükürle ilgili ama aynı zamanda bizim nasıl bir şeyleri olduğu gibi göremediğimizi de anlatıyor. Başlangıçta bu çocuğun diğer çocuklar gibi olduğunu görüyorsunuz. Aslında bu, kendimizi başkalarının yerine koymak, sorular sormak ve herkesle arkadaş olabileceğimizi fark etmekle ilgili. Bir Müslüman olarak, İslam'ın verdiği mesajda da Peygamberimiz siyah ile beyaz arasında fark olmadığını, Arap'ın Arap olmayana bir üstünlüğü olmadığını bizlere söylüyor."
- "Bunların tüm sanat dallarında kullanılması, ayrımcılığın ortadan kaldırılması açısından önemli"
Divleli, çocuk kitapları kadar medyanın dilinin de çocukların kazanımlarında önemli rol oynadığını vurgulayarak, "Son 10-15 yılda bazı şeylerin değişmeye başladığını hissediyorum, özellikle gençler arasında bir farkındalık oluşuyor. Medyanın gücü ve hikaye anlatıcılığı sayesinde uyanmaya başlıyoruz. Ayrımcılığın ortadan kalkmasını sağlamada sanatın büyük rol oynayacağını düşünüyorum." dedi.
Yalnızca yabancılara yönelik ayrımcılık değil, her alanda doğru bilgi, ahlaki erdemlerin gelişmesi ve bilinçlenme açısından çocuk edebiyatının geliştirilmesi adına yazarlara büyük sorumluluk düştüğünü anlatan Divleli, ayrımcılık konusunda çözüm arayışında bulunmanın da önemli bir misyon olduğunu dile getirdi.
Divleli, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yalnızca bu değil, hikayelerini anlatabilmeleri için, ayrımcılığa maruz kalan insanların seslerinin duyulmasını sağlamak da çok önemli. Edebiyatta buna "kendi sesi olan edebiyat" diyoruz. Bunlar, ayrımcılığa maruz kalmış, savaş yaşamış ya da başka bir deneyim yaşamış insanların kendilerinin yazdıkları hikayeler. Şahsen bir Müslüman olarak, benim deneyimlerimi bir gayrimüslimin anlatmasını istemem. Ayrıca beyaz bir kişi de bir siyahinin ya da Arap olmayan bir kişi Arap birinin deneyimi hakkında yazmamalı. Tüm bunlar 'kendi sesi olan hikayeleri' gösteriyor. Bunların tüm sanat dallarında ve tüm medya türlerinde kullanılması, ayrımcılığın ortadan kaldırılması açısından büyük önem taşıyor."