Türk F4 savaş uçağının Suriye karasuları dahilinde vurulması zaten sıcak olan Ortadoğu gündemine yeni bir sorun daha ilave etti. İki gündür geleneksel ve sosyal medyada kimileri savaş çığlıkları atarken kimileri de savaş karşıtı kampanyalar hazırlıyor. Olayın çok farklı boyutlarında bolca spekülasyon üretilmeye devam ediliyor. Askeri gücümüz, diplomatik etkimiz, NATO'daki ağırlığımız, hukuki boyutlar, hepsi bu iddialar çorbasının içerisinde. Biz de bu meseleyi kısaca analiz edelim.
1- Suriye ile son yıllarda geliştirdiğimiz dostane ilişkilerin, Esad yönetiminin bazı uygulamaları nedeniyle sekteye uğraması Türkiye'ye dair sorunlardan kaynaklanmıyor. Yani temelde Suriye ile Türkiye'nin görünür bir sorunu yok. Ancak Akdeniz Depremi diye adlandırdığım nam-ı diğer Arap Baharı'nın bölgede yarattığı sarsıcı etkiler ve Suriye halkının demokratikleşme talepleri karşısında rejimin verdiği tepki Suriye'yi tüm Batı sistemi ile sorunlu hale getirmiş durumda. Nitekim Türkiye'nin hem küresel hem de bölgesel politikaları açısından kendi halkına karşı şiddet uygulayan bir rejimle iyi ilişkiler içerisinde olması oldukça zor. Can kayıplarının her gün artması ise sadece Türkiye'nin değil, bütün BM'nin gündeminde olan bir sorun. On binlerce mültecinin şu anda bizim sınırlarımıza akın etmiş olması bizim bu konuya direk ve yoğun biçimde dahil olmamızın temel sebeplerinden. Ama esas konu bu değil. Türkiye kendisi için değil, Suriye halkı için ya da evrensel insani değerler için geliştirdiği bir 'Suriye politikası' sürdürüyor. En azından öyle olduğunu söylüyor. Lakin son olay paradigmayı değiştirici nitelikte. Türkiye ile Suriye'yi küresel bağlamdan koparıp devletlerarası birebir ilişkiye sürükleme eğilimi yaratıyor. Yani Suriye meselesini bir anda bir insan hakları meselesi olmaktan çıkarıp, iki ülkenin askeri meselesi haline getiriyor ki, bu bizim tezlerimizi zayıflatır nitelikte. Zira Türkiye'nin bugüne kadar sürdürdüğü ve ciddi uluslararası kamuoyu desteği sağladığı 'kanlı Esad rejimi değişmeli' iddiasını da bireysel çıkarlara dair bir talebe dönüştürüyor. Bu bakımdan saldırının yarattığı sert ve olumsuz tutumun yumuşatılıp eski politika üzerinden devam etmenin faydalı olacağı düşüncesindeyim. Herkesin haklı bulduğu bir noktadan, bazılarının haklı bulduğu bir noktaya gitmenin manası yok.
2- Suriye'nin bütün bu dengeleri hesap ederek bunu akıllı bir hamle diye gerçekleştirdiğini de düşünmüyorum. Zira Suriye'nin meselesi sadece bizimle değil, bütün Batı sistemi ile. Küresel siyasi dengelerin birleştiği bir merkezde sıkışmış durumdaki bir ülkenin başındaki belalara yenisini katma arayışı anlamsız bir durum. Nitekim Suriye askeri yetkilileri durumun karasularına giren uçaklara karşı rutin bir uygulama olduğunu söyleseler de, 'Türk uçağı olduğunu sonradan fark ettik' şeklindeki açıklamaları ve ortak arama kurtarma çalışmalarına katılmaları zaten süreci yumuşatma gayretinde olduklarını gösteriyor. Ne savaş istiyorlar ne de Türkiye ile daha kötü olmak niyetindeler. Lakin içerideki derin Suriye ve onun uluslararası bağlantıları Türkiye ile Esad arasındaki köprüleri atmaya çalışıyor. Şundan eminim ki, Suriye'deki kriz Türkiye'de yaşanan hayal kırıklığı ve öfkeden daha derin. Birileri Esad'ı içeriden darbeliyor ve rejim sorununu Esad sorunu haline getiriyor. Belki de Esad'ı feda ederek rejimi kurtarmayı düşünüyorlar. Mısır'da yaşananlardan feyz alıyor olabilirler.
3 - Savaş uçağımızın orada ne işi var? sorularını saçma buluyorum. Dünyanın her yerinde komşu ülkeler sınır gözetlemeleri sırasında sınır ihlalleri yaparlar. Rutin uygulama ihlal edeni uyarmaktır; en fazla kendi uçaklarınızı kaldırır havada it dalaşına girersiniz. Buradaki uygulama net bir provokasyon ve bilinçli bir tercih. Ama kimin ne amaçla yaptığını bilmeden fazla celallenmek yersiz. Konuyu uluslararası hukuk çerçevesindeki taleplerle sınırlandırmak en doğrusu.
4 - Halkın tavrına bakarsak Türkiye'yi bundan sonra eskisi gibi savaş kararı alıp hiçbir karşı ses çıkmadan bir savaş ortamına sokmak artık mümkün değil. Kimisi sırf hükümete muhalefet olsun diye, kimisi Suriye sevgisinden, kimisi komplo teorilerine saygısından, kimisi olumsuz yan etkileri konusundaki endişelerden, kimisi evrensel değerler penceresinden savaşa olumsuz bakıyor. Demokrasi böyle bir şey ve gerçekten de aynen teorideki gibi basit savaş heveslerine engel oluyor galiba. İçinde yaşadığımız bölgede daha ne kadar işe yarayabilir bilmem.
(Akşam gazetesinden alınmıştır)