Dünya malında, İskoç bağında…

Genç, yakışıklı ama her şeyden önemlisi cesur William Wallace 23 Ağustos 1305 tarihinde bir pazartesi günü vatana ihanet suçundan Londra’da Westminster Hall’de işkenceyle öldürüldü.

Cesur Yürek yani…neredeyse bizim de ulusal kahramanımız gibi. Mel Gibson ile film Akademi Ödülleri’ni kazandı ve herkesin de kalbine biraz İskoç sevgisi, muhabbeti koydu… Az şey borçlu değiliz Mel Gibson ve mavi gözlerine…

Film acıklıdır ve İskoç taraftarlığını körüklemiş olabilir ama İskoç direnişi ile ilgili bir rehber olamaz elbette.

Yine de gerçekten de bir destan yazılmıştır.

İskoçya’da evlerin, okulların, fabrikaların altında kan akar denir…yani can ile kazanılmıştır vatan. Aynı bizdeki gibi…duyduğumuz sempatinin etkisiyle olmalı…Türklerin İskoçları tanımadığı, İngilizlere karşı gelen herkesi sevme meylinde olduğu da ileri sürülebilir.

William Wallace’ın vatan haini mi kahraman mı olduğu da sizin nereli olduğunuza bağlıdır tabi. Ancak yüzyıllar süren çekişmede ilk başarı ona aittir ve bu sebeple hala daha kahramandır.

Toprak sahibi olmayan asilzadelerin yapabileceği az şey vardı; bir tanesi kilise mensubu olup toplumda yer edinmek ve ikincisi de toprak kazanmak ama savaşarak, ve terör yaratarak.

Wallace da bu soydan gelen topraksız biri olarak aynı bunu yaptı, sonrasında da tarih onu yüceltti.

Sadece İngiliz kralı İskoçya’ya saldırmadı, İskoçlar da İngiltere’ye saldırdı, amaç toprak sahibi olmak.

Şimdi İngiliz toprağı olan Berwick upon Tweet katliamının tek sorumlusu İngiliz kralı Edward olmamalı der tarihçiler. Nehrin günlerce kan akmasına sebep olan ve İskoçlar için kıymetli, hakimiyetin göstergesi, kralların tahta çıkarken oturdukları ‘Kader Taşı’nın bizatihi İngiliz kralı Edward tarafından İskoçlardan alınıp 700 yıl boyunca İngiliz toprağında tutmasına sebep olan şey…ve hep daha fazla toprak sahibi olma çabası…

İşte William Wallace için başlangıç, halkta infial uyandırması da bu noktada başlar. Her ne kadar Edward İskoçlara ders verdiğini ve asilzadeleri kendi yanına çekerek İskoçların işini bitirdiğini düşünse de Wallace ona halkın gücünü gösterdi.

Bir de belki İskoçlara o dönemde İngiltere topraklarında ünlü olan Robin Hood benzeri bir kahraman gerekti, kim bilir? Dönemin tarih yazımında yer almasa da Wallace’in karısında gözü olan ve ölmesine sebep olan Lanark şerifini öldürmesi onu haydut ve suçlu yaptı.

William Wallece’in cezası ağırdı, işkenceyle öldürüldü, çağın yöntemlerine uygun olarak kafası Londra Köprüsü’ne asıldı, kol ve bacakları krala isyan edenlere KORKU salması için İngiltere’nin dört köşesine gönderildi ve sergilendi.

İşte bu noktada halk kahramanı ‘Wallace Destanı’ doğdu.

Onun başarısı Stirling Köprüsü üzerinde verilen savaştan ve alınan galibiyetten gelir. İskoç asilzadeleri tarafından desteklenmemesine rağmen güçlü, yenilmez ve 10 kat büyük İngiliz ordusunu 3 kere köprüden ve Forth Nehri’nden geri döndürdü. İngilizler barış elçisi gönderse de ‘barış yapmaya değil ülkemiz için savaşmaya geldik…’ cevabını aldılar.

Dönemin Stirling Köprüsü ahşap ve sadece iki atın geçebileceği genişliktedir. Ağır silahlarıyla gelen İngiliz süvariler meydan savaşı ve başlama düdüğü beklerken İskoçlar onları yavaş yavaş tüketti. Bu süvari savaşı abadı umumiyesine ters düşse de kimin umurunda. Ülke için savaş veriliyordu. İki taraf da iyi biliyordu ki Stirling düşerse İskoçya da düşer. Direniş ve başarı bu bakımdan çok önemlidir.

Ayrıca bu ahşap köprü parçaları birbirine geçmedir ve tahta çiviler ile sağlamlaştırılmıştır. Wallace’in isteği ile gece vakti bir marangoz bu çivileri gevşetince İngiliz piyadeler köprü üzerinde suya döküldü. Direniş ve başarı açısından bu da çok önemlidir. Çünkü İngiliz Ordusu’nun geri kalanı savaş meydanını terk etmek zorunda kaldı.

Bu galibiyetten sonrasına bakınca biraz karanlık ve üzücü bir tablo söz konusudur; Wallece İngiltere’nin kuzeyine doğru yayıldı, önüne çıkan kiliseleri içinde din adamlarıyla ateşe verdi, okulları içinde çocuklarla yaktı. Tecavüz ve ölüm kaçınılmazdı. Kendisi etnik temizlik yapmakla suçlandı, çünkü Kuzey İngiltere’de İngilizce konuşan, karşısına çıkan İngiliz olan her şeyi, herkesi yok etme emeli ile hareket etti..

5000 İngiliz öldürülür, geri kalanlar geri çekilir ve bunun için Stirling günümüze kadar ulusal gururun, şerefin, iftiharın kaynağınıdır, hakkıdır…neredeyse tüm dünyada…

Ama onu yerel bir kahramandan uluslararası üne kavuşturan kahramanlığının yanında kimsenin diğerine üstünlük kurmaması gerektiği ilkesini savunmasıdır.

Ama yine de esas cesur yürek olan Wallace değil Kral Bruce’dur.

William Wallace idam edildi ama yine de…

Go back to England and tell them that Scotland is free…