5. Dünya Türk Forumu için İstanbul’dayım. Faslı bir arkadaşın telefonundan NRC’de yayınlanan bir haber geldi önüme. İster istemez şöyle bir baktım, neyin nesidir diye. Haber, Hollanda İşçi Partisi Başkanı Spekman’ın bir açıklamasıyla ilgiliydi. Hızlıca göz gezdirdikten sonra eyvah, yandık dedim. Yine dışlanma, ötekileştirme kokan bir açıklama bu dedim. Hakikaten, yazıyı biraz okuyunca Spekman’ın açıklamalarının bizimle, Türklerle ilgili olduğunu gördüm. Ve işin tuhaf tarafı da iki yıldır saklanan bir gerçeği öğrenmiş oldum…
Ama önce yıllar öncesine, Hollanda Türk sosyal tarihine gidelim ve aynı boyutta yaşanan bir kaç olayı hatırlayalım.
Öğrencilik yıllarımdı. 1980 ihtilalinden sonraki yıllardı. O yıllarda Hollanda’ya yeni gelenler iyi hatırlarlar. Askeri darbeden sonra yurt dışına çıkan çok sayıda sol görüşlü, dil kurslarını ve sonra bazı okulları doldurmuşlardı. Biz, yani solcu olmayanlar üç beş kişi ya vardık ya yoktuk. Ne olduğumuzu öğrenseler Allah bilir ya, bizi de engellerlerdi. İşte böyle bir ortamda ve yıllarda, Driebergen’de bir sosyal akademi vardı. Türkiye’den kaçanların bir bölümü de bu okula devam ediyorlardı. Ve bir gün bu okula devam eden, ama solcu olmayan üstelik de sadece Türkiye Gazetesi okuduğu için, bir Türk gencinin sosyal akademiden atıldığını duyduk. İnanmakta güçlük çektik. Ancak okuldan atılan genç, eşiyle birlikte bir televizyon programına çıkıp, olayların nasıl geliştiğini anlatınca öğrendik ki, sadece Türkiye Gazetesi ile okula geldiği için, solcuların da baskısıyla okul idaresi bu genci ‘Bozkurt’ diyerek, okuldan atmış. Ki genç, televizyon programında Bozkurt olduğu için suçlandığını hatırlayamadı ve programda yanında bulunan eşine neyle suçlandığını sordu… Aynı yıllarda, Haarlem’de bir başka Türk genci İşçi Partisi’nde yavaş yavaş yükselmeye başlıyor, şehir yönetimi, bölge yönetimi filan baya ilerliyordu parti içinde. Hedefi siyasette iyi bir yere gelmekti. Ama ne oldu dersiniz? Genç, Cuma namazı çıkışında ayak üstü merhabalaştığı bazı isimler yüzünden parti yönetimi tarafından dışlandı. Cuma çıkışı konuştuğu insanlar güya ‘bozkurtlar’mış. Bunun gibi kaç yaşanmış örnek var. Evet, Hollanda Türkleri maalesef böyle bir dönemi yaşadılar. Başarılı Türk gençlerinin önü o dönemde bozkurt suçlaması yüzünden kesilmişti…
Günümüze dönelim. Aynı suçlamaların, yani Hollanda siyasetinde ilerlemek isteyen Türk gençlerinin ‘Erdoğancı’ ya da ‘muhafazakar’ oldukları için suçlandıkları ve dışlandıklarına şahit olmaktayız. İşte bu doğrultuda geçen hafta NRC gazetesine bir açıklama yapan İşçi Partisi Başkanı Spekman diyor ki; “Nasıl 2014 yılındaki belediye seçimlerinde listelere girmeye çalışan Erdoğan sempatizanları ve muhafazakar Türkleri farkedince listelerden çıkarttık, önümüzdeki yıl yapılacak olan milletvekili seçimlerinde de aynı hassasiyeti göstereceğiz”. Haberin ilerleyen satırlarında da, 2014 yılında liste dışı bırakılan bir isim yer alıyor. O yıllarda, yani 2013 yılında UETD Hollanda gençlik teşkilatında görev alan bir isim, 2014 yılı belediye seçimlerinde önce listeye alınmış, ancak Erdoğan sempatizanı olduğu fark edilince, listeden çıkartılmış. Okuyunca şoke oldum. Tam iki yıl sonra, o ismin neden PvdA Amsterdam Belediye meclisi aday listesinden çıkartıldığını öğrenmiş olduk. Oysa o zaman listeye giremeyen gence, çok gençsin, siyasi tecrüben yok denmişti…
Hollanda nereye gidiyor? Siyasi partiler ne yapmak istiyorlar? Sağır Sultan dahi biliyor ki, Hollanda’da yaşayan Türklerin yüzde yetmişi Kasım (2015) ayında yapılan Türkiye seçimlerinde AK Parti’ye, yani Erdoğan’a oy verdiler. Siz buna yüzde on da MHP’ye oy verenleri ekleyin. Toplam yüzde seksen. Geriye ne kaldı? Kimlerle çalışacaklar Hollanda siyasi partileri? Sosyal Demokratlar bu ayırımcılığı yaparlarsa, liberaller, Hristiyan Demokratlar ne yapar Allah aşkına? Hollanda Türk toplumunun yüzde seksenini dışlamak bir akıl tutulmasıdır. Siyasi partiler, Hollanda Türklerinin neden ezici oranda Türkiye seçimlerine ilgi gösterdiklerini araştırmaları yerine, onları yok saymayı denemeleri, içinde yaşadığımız toplumun geleceği için tehlikelidir. Bu gidişata bir dur denmelidir. Dün Bozkurt bahanesiyle bugün Erdoğancı yaftasıyla insanların, gençlerin önü Hollanda toplumunda kesilemez. Kesilmemelidir.