Ramazan Bayramı’nın ilk gününü genellikle aile efradımızla geçirdik. Toplu yenen yemekler, büyüklerin ziyaretleri, hediyeleşmeler derken gün bitiverdi. Bayramın ikinci günü ise, devlet büyüklerimiz, başkanlarımız, ağabeylerimiz ve yaşça bizden büyük olan değerli dostlarımızla bayramlaştık. Bayramın bereketi olmalı ki, bazı bayramlaşmalarımız uzun bir diyalog haline geldi ve dakikalarca sürdü.
Günün sonunda, bayramlaşma esnasında konuşulanları gözden geçirince, en az beş altı kitap okuduğum hissiyatına kapıldım.
Frankfurt, İstanbul, Ankara ve Lahey’deki dostlarımla yaptığım Bayram konuşmalarında gündeme gelen bazı konuları siz değerli okuyucularımla da paylaşmak isterim.
Kendilerinden, konuşmalarımızı yayınlama hususunda izin almadığım için, sadece isimlerinin baş harflerini belirtmekle yetineceğim.
Sosyal çevre din algısı
Frankfurt’tan A. B. ile yaptığımız konuşmada konu döndü dolaştı, ‘Müslümanların İslam algısına’ geldi. Bu yıl, 41’inci vefat yıl dönümü olan büyük düşünür Erol Güngör’ün, “İslam’ın Bugünkü Meseleleri” kitabından pasajlar anıldı. “Din değişmediği halde, insanların onunla ilgili anlayışları değişiyorsa, o zaman bu değişmenin sebeplerini dinde ve insanlarda değil, fakat onların dışında birtakım kaynaklarda aramamız lazımdır” satırları anılarak, bugünkü sosyal değişime dikkat çekildi.
Anadolu ve Çepniler
İstanbul’dan M. S. Ç. ile yaptığımız konuşmada ise, en az altı ayrı konu gündeme geldi. Her konuyu kısaca yazsam bile bu köşeye sığmaz. Ancak, birer cümleyle ifade etmeye çalışayım. Yakında Gürcistan’a yapacağı ziyaretten olsa gerek, iyi derecede Gürcüce konuşan Kıpçak Türkleri ve Oğuz boylarından biri ve Hacı Bektâş-ı Velî’nin Sulucakarahöyük’teki ilk müritleri arasında yer alan Çepniler, konuşmamızın ilk konusu oldu. Kaşgarlı Mahmud’un Oğuz boyları listesinde yer alan, Anadolu’nun farklı merkezlerinde, (Manisa, Aydın, Sivas, Kırşehir, Konya) yaşamış ve bugün Karadeniz bölgesinde Sürmene, Of ve Rize’de nesilleri devam eden Çepniler, Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli rol oynamışlar.
Bir de, konuşma esnasında Horasan Erenleri ve Tunceli meselesinin gündeme geldiğini belirtmem gerekiyor. Öyle ki, anlatılanlar Tunceli ile ilgili tüm önyargılarınızı altüst edecek mahiyette bilgilerdi. Böylece, Tunceli’nin gezilmesi ve bilinmesi kaçınılmaz oluyor.
Tuzlu sütlaç
Aynı, M. S. Ç., Kosova’da şahit olduğu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunulan tuzlu sütlaç hatırasını anlattı. Türk heyetinin misafir olduğu bir evde, yemekten sonra tuzlu sütlaç ikram edilir. Cumhurbaşkanı, ‘bu nedir böyle?’, diye sorunca, ev sahibi Karadeniz şivesiyle, “Sen nasıl Karadenizlisin? Bilmiyor musun” serzenişinde bulunur. Tuzlu sütlaç, Kosova’daki Türk topluluğunun, Karadeniz bölgesinden getirdikleri kültürel değerlerini canlı bir şekilde devam ettirdiklerinin örneğidir. Bu, aynı zamanda, kültürel devamlılığın da somut bir örneğidir.
Toplumun modernleşmesi
Ankara’dan V.B. ile yapılan bayram konuşmasında da, toplumsal değişim gündeme geldi. Türk toplumunun modernleşme sürecinin, II. Mahmud döneminde başladığı, Tanzimat ile olgunlaştığı ve Cumhuriyet ile devam ettiği üzerinde duruldu. Bu süreçlerde uygulanan reformlarda yapılan bazı usul hataları, ülkemizde kutuplaşmaları beraberinde getirdi. Karşımıza üç genel anlayış ve aydın tipi ortaya çıktı. Ne yazık ki, bu noktada tarih ve kültürün sürekliliği ve her toplumun tarihsel ve kültürel devamlılığın içinde hayat bulduğu unutuldu.
Ne Amerika, ne Çin ne de Rusya
Ankara’dan M. T. ile yapılan bayramlaşmada ise Amerika ile Rusya arasına sıkıştırılan Avrupa gündeme geldi. Uzun süren sohbet sonunda, dün slogan olarak nasıl Rus, Çin ve Amerikan emperyalizmine karşı çıktıysak, bugün de, tam mükemmel olmasa da Avrupa Birliği değerlerinin, insanlık için yaşatılması taraftarıyız, yorumu yapıldı.
Lahey’den S. Ü. ile yapılan bayramlaşma ise, uzun zamandır ertelenen bir konuşma olarak kayıtlara geçecek. Devamı yönünde iyi niyet göstergesi ise bu bayramın bereketi sayılır.
Bayramın ikinci günü yaptığımız bayramlaşma konuşmalarında gündeme gelen toplumsal meselelerimizi başlıklar halinde ifade etmeye çalıştım. Bu konuşmalardan da anlaşılacağı üzere, yüzyıllardır süre gelen meselelerimiz var. Ontolojisini arayan bir nesiliz vesselam…
Tüm okuyucularımın Bayramını tebrik eder, esenlikler dilerim.
Veyis Güngör
11 Nisan 2024