Dost modern travmalar
Türkiye, enteresan bir dönemden geçiyor. 17 Aralık’ta yapılan operasyonun sarsıntısı dalga dalga yayılıyor. O tarih sanki ‘milat’ oldu. Şaşırtıcı, sarsıcı olaylara sahne oluyor. Duygusal kopuşlar ayrılıklarla sonuçlanıyor. Yılların ittifakları çatlıyor; yeni birliktelikler doğuyor. Yapılan masum bir ‘operasyon’ mu yoksa ABD ve İsrail’in işin içinde olduğu bir başka proje mi yürüyor? ‘Paralel devlet’ mi işliyor? Tartışmalar bu sorular etrafında yürüyor. Devlet dairelerinde ve evlerde ise bambaşka olaylar yaşanıyor. 17 Aralık’ın artçı sarsıntılarına bir göz atalım…
Yargı-emniyet-siyaset üçlü sacayağından her gün karşılıklı hamleler geliyor. Öyle görülüyor ki salvolar devam edecek. Bunlar yaşanırken devlet daireleri cadı kazanı gibi. Bürokratları bir tedirginlik, korku, tedbir almış durumda. ‘Rüşvet’ korkusu-şüphesi hediyeleşmeyi asgari düzeye indirdi. Yılbaşı promosyonları azaldı. Eskisi kadar rahat bir şekilde hediye alışverişi olmuyor. Telefonlarla konuşurken daha bir özen gösteriliyor. Bürokratların işadamı ziyaretçileri azaldı. 17 Aralık’tan sonra yıllık izne çıkanlar, rapor alanlar çoğaldı. En önemlisi de birçok kurumda bürokrasi kaplumbağa hızıyla ilerliyor. Çünkü, imza atılmıyor. Paralı işlemlere imza atmaya eller rahat gitmiyor artık. Devlet dairelerinde ‘jurnal’cilik hortladı: Devletteki ‘paralel yapı’yı ortaya çıkarma misyonlu çalışmalar hız kazandı. ‘Cemaatçi avı’na çıkan, elinde listeyle dolaşan isimler türedi. Bu ‘puslu’ havayı iyi koklayan fırsatçılara da gün doğdu. Ne de olsa boşalacak birçok yer olacak!
‘Yüzde 50’de olup bitenler
Devlette bunlar olur da sarsıntı topluma yansımaz mı? Kırgınlığın, küslüğün, kavganın kralı ‘yüzde 50’nin içinde yaşanıyor. Bir tarafta AK Parti, diğer yanda ‘karşı taraf’ denilen Cemaat/Hizmet. Sosyal medyada kavga son sürat devam ediyor. İki taraf da birbirini ‘dost modern darbecilik’le suçluyor. İş ‘fitne’ arayışını çoktan geçti. Yıllarca “Aynı dağın yeliyiz biz” diyenler birbirine olmadık suçlamalar yöneltiyor. AK Parti, cemaate karşı diğer cemaatlerin desteğini almayı büyük ölçüde başardı. Cemaate dönük ‘boykot’ çalışması alenen yapılıyor artık. Bazı milletvekillerinin bile sosyal medyadan destek verdiği boykotun kapsamı şöyle: “Gazetelerini almayın, TV’lerini izlemeyin, bankalarından paralarınızı çekin, çocuklarınızı kolejlerden, yurtlardan alın, yardımları kesin...”
Aile içlerinden dramatik, trajikomik haberler geliyor. Bazı evlere ateş düşmüş. Şöyle örnekler duydum: Erdoğan-Gülen arasında ‘kim haklı’ tartışmasına girip boşanma noktasına gelen eşler... Düğüne hazırlanırken aralarına ‘17 Aralık’ giren ve nişanı bozan gençler...Her hafta düzenli ev sohbetine giden ancak siyaset tartışmasından dolayı ikiye ayrılan kadınlar... Cemaatin tavrına kızıp bağlarını gevşeten, kopartan ve AK Parti’ye sıkıca sarılanlar da var, bir daha oy vermeyeceğine yemin edenler de… Daha düne kadar siyasi tavrı bir bütün olan baba, anne ve çocuktan oluşan ailenin üç seçmeninden üç farklı tepki gelebiliyor.
Son 12 yıldır bu tepkiler ne görülmüş ne de duyulmuştu. İstanbul’da yaşandığını duyduğum trajikomik bir örnekle yazıyı bitirelim. Kurban Bayramı beş kişi ortaklaşa dana alıyor. Dördü AK Parti’ye oy vermiş, biri ise sandığa gitmemiş insanlar bunlar. Bu dörtlü dört farklı tarikat-cemaat sempatizanı. 17 Aralık sonrası oluşan iklim bu dörtlüyü de etkiliyor. Tartışmalar öyle bir noktaya gelmiş ki bu isimler artık kurbanda birlikte olmayacak. Belki yine ‘dana’ kesecekler ama ortaklar farklı olacak.
(Radikal'den)