Dönüşüm

Türkiye’de, yıllar önce meydana gelen bir deprem sonrası, durumu incelemek üzere,

Almanya’dan bir kaç profesör gelmiş.

Şehri karış karış incelemeye başlamışlar, evleri, iş yerlerini, büyük fabrikaları…

En çok ölümlerin olduğu ve tabii en çok da akılda kalanlardan biri şuymuş;

Harap olmuş evlerin yatak odalarını gezerken,

kocaman kocaman gardıropların hiç bir güvenlik önlemi,

yani, duvara monte bile edilmeden yatakların üzerine dikey olarak durduğunu görmüşler. 

Bununla beraber daha neler neler…

Ve giderlerken de dedikleri şu;

“Biz Almanya’da şans eseri ölürüz, ama siz Türkler ise şans eseri yaşıyorsunuz.”

Kulağa fıkra gibi geliyor olsada doğruluk derecesi hayret edilecek kadar fazla.

Geçenlerde İzmir’de öyle tuhaf bir şeye şahit oldum ki,

tabii bunun tuhaf olduğunu düşünmek için,

onların da, bizler gibi Türkiye dışında yaşıyor olması gerekiyor, 

Çünkü bu görüntü karşısında ben hariç hiç kimsenin kılını kıpırdatmadan, 


her şey normalmiş gibi kendini yaşamın akışına bırakmış hali şu an bile gözümün önünde.

Görüp şok olduğum ve dakikalarca izlememe sebeb olan olay;

 “Kentsel dönüşüm” adı altında, bir şehrin, yerle bir oluşuna,

trajikomik bir  şekilde ve sadece bir tanesine, şahit olmuş olmam.

Bostanlı meydanında 7 katlı bir binanın koca bir kepçe ile yıkılması!!!

Hiç bir güvenlik önlemi olmadan, camlar paldır küldür sağa sola savrulurken…

Koca kepçenin altından her şey normal gibi bebek arabasıyla yürüyen anne,

Hemen yıkımın yanında bankadan para çeken emekli görünümlü bir amca, 

Karşıdan karşıya ele ele geçen iki güzel genç,

Ve biraz uzak - daha güvenli bir yerde,

elini ağzına kapamış ha şimdi birinin kafasına bir şey düşecek ama hiçbir şey yapamayacak gibi,

endişeli duran korkak fedai ben!

Tabii bu ilk görüntü ile şoka uğramamak mümkün değil ama bir kaç gün sonra alışıyorsun,

ta ki asıl yaşadığın yer Londra’ya dönene kadar.

Mesela geçen hafta bir baktım bizim evin ordaki koca cadde bir baştan bir başa kapatılmış, 


Sebebi  ne biliyormusun; 


Alt tarafı 3 -5 ağaç budayacaklarmış! 

Güleyim mi yoksa bizim halimizi düşünüp ağlayayım mı bilemedim…

Gel de deprem sonrası Türkiye’ye gelen Alman Profesörlere hak verme…


Demek ki Türkiye sınırlarında bu kadar çok iş kazasının olması tesadüf değilmiş.

Evet malesef "Türk insanı bu ülkede şans eseri ölmüyor, şans eseri yaşıyor."