Dokunulmayan kirlenmeye mahkumdur...

Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) uzun yıllar yemin perdesinin arkasından saklı tutuldu.

Ne zaman birileri konuşmaya kalksa, bazıları bundan rahatsızlık duyar.

Susulmasını ister.

Herkes şunu çok açık olarak bilecek ki, TMT dokunulmaz değildir. TMT konuşulacak da yazılacak da...

Aksi halde TMT geçmişi, TMT tarihi şaibeler altında kirlenmeye mahkumdur.

 

 

Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) uzun yıllar yemin perdesinin arkasından saklı tutuldu.

Ne zaman birileri konuşmaya kalksa, bazıları bundan rahatsızlık duyar.

Susulmasını ister.

Herkes şunu çok açık olarak bilecek ki, TMT dokunulmaz değildir. TMT konuşulacak da yazılacak da...

Aksi halde TMT geçmişi, TMT tarihi şaibeler altında kirlenmeye mahkumdur.

***

EOKA’nın kuruluş ve aktif hale gelmesi TMT’den öncedir.

Adayı Yunanistan’a bağlamayı amaçlayan EOKA’nın öncelikli hedefi Kıbrıslı Türkler değil İngilizlerdi.

Ancak sesini çıkardığı an sıranın Kıbrıslı Türklere geleceğinden de kimsenin kuşkusu olamaz.

Kıbrıslı Türkler, sömürge yönetimine karşı EOKA saflarında mücadele edebilir miydi?

Edemezdi. Çünkü EOKA bir bağımsızlık hareketi değildi.

Adanın bağımsızlığı için mücadele esas olsaydı o zaman Kıbrıslı Türklerin o hareket içinde yer almaması sorgulanabilirdi.

***

Kıbrıs Türk toplumu içinde TMT öncesi Karaçete, 9 Eylül gibi örgütlenmeler vardı.

Aslında örgütlenme yerine örgütlenme girişimi demek daha doğru olur.

Kıbrıs Türklerinin bir yer altı örgütüne gereksinimi olduğu kanaati kesinleşince TMT’nin örgütlenmesi gündeme geldi.

TMT için Türk Silahlı Kuvvetleri’nden destek istendi.

TMT Özel Harp Dairesi’ne bağlı bir örgütlenmeyle hayat buldu.

***

TMT’de kısa süreli Kıbrıslı Türkler önemli sayılacak görevlerde bulundu.

Ancak hiç bir zaman TMT’nin kontrolü Kıbrıslı Türklerde olmadı.

Tarihi bir misyon yerine getiren TMT, görevini Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na devrettikten sonra yeni kuşaklarca yaygın bir şekilde coşkuyla sahiplenilmedi.

Aslında reddedilme gibi bir durum da yok.

TMT’yi yeni kuşakların sahiplenmesi için gerçekçi bir çalışmanın ürünü TMT tarihi de yoktur.

Elli küsur yıl önceye kadar uzanan yaşanmışlıkların ortak doğrularla anlatılıp, tarihin kayıtlarına geçmesi için ciddi bir çalışma yok.

O sayfalar azıcık aralandığı zaman ise birileri adeta ayağa fırlıyor.

***

TMT, bir yer altı örgütlenmesiydi.

TMT, yer altı örgütlenmesi olduğu için otoritesini, sevgi ve demokratik yaklaşımlar yerine şiddet ve korkutma üzerine kurmuştur.

O günün koşullarında çok sayıda insan hunharca katledildi.

Solcu ya da komünist diye öldürülenleri çıksın bana biri izah etsin ya da savunsun.

Fazıl Önder, Kıbrıs Türkünün ilk basın şehididir.

Hade hepimiz susalım, TMT’nin o yıllarında sorumluluk taşıyıp hayatta olanlar anlatsın.

Anlatılsın ama samimi olarak ve dürüst olarak anlatılsın.

K. Kaymaklılı olduğu için 24 Mayıs 1958’de Selimiye Camisi’nin yakınlarında vahşice öldürülüşü ve sonrasını pek çok kez dinledim.

Dahası öldürüldükten sonra, cenaze törenine izin verilmemiş...

Rusoların babası Ahmet Dayı bir anlamda isyan edip, “Yahu aha öldürdünüz. Bırakın ailesi insan gibi toprağa versin” demiş. Ama “Teşkilat” izin vermemiş.

Lefkoşa Mezarlığındaki mezarının yeri bile yüzde yüz emin olarak bilinemedi.

Erdoğan Topal, gizli gizli mezarlık duvarından, birkaç kişi tarafından toprağa verilişini yaşlı gözlerle izlediğini anlatmıştı bana anlatmıştı.

Aradan geçen bunca yıla karşılık Fazıl Önder’in katledilişini benim için adada işlenen en hunharca cinayetlerden biridir.

Peki Fazıl Önder’in hunharca öldürülmesinin perde gerisinin tüm açıklığıyla ortaya çıkmasını istemek TMT’ye saldırı mıdır?

***

Gelelim Ayhan Hikmet ve Muzaffer Gürkan’a...

Bu iki avukat -gazetecinin öldürülmesinin vahşet örneği olduğunu kim inkar edebilir.

Kimse aksini iddia edemez.

Bilgi karmaşası ve gerçeğin ortaya çıkmasını istemeyenlerin yaklaşımları, cinayeti işleyenlerin kimlerin tetikçisi olduğunu ortaya çıkarır.

Ayhan Hikmet ve Muzaffer Gürkan’ın öldürülmesini tüm detayıyla bilmek istemek, gerçeğin gün ışığına çıkmasını istemek neden TMT düşmanlığı olsun?

***

Laptalı Mustafa Dayı, K. Kaymaklı’da taksicilik yapıyordu.

Bir akşam yolcu kimliğine bürünmüş, kadın kılıklı katiller tarafından kaçırılıp Leymosun yolunda öldürüldü.

İnsan hayat bu kadar mı ucuzdu?

Neydi bu insanların suçu?

Yargısız infazlarla kimler güç topluyordu?

***

Örnekler çok.

Bu konulara açtığımız zaman TMT’den bazı isimler, “Bu tür örgütlenmelerin olduğu yerde böylesi öldürmeler olur. TMT’nin etkinlik döneminde TMT’ye mal edilen cinayetlerin sayısı çok değil” diyor.

Az veya çok...

Hiç önemli değil.

Önemli olan aradan geçen bunca yıla rağmen kanamaya devam eden, vicdanlarda derin acı nedeni olan acı yaşanmışlıkların aydınlatılmasıdır.

Ortada ciddi insanlık suçlarının var olduğu anlaşılıyor.

Bu cinayetlerin konuşularak açığa çıkmasına karşı çıkmak, aradan geçen yıllara rağmen suça ortak olmaktır.

Bu konuların dokunulmaz olmasını isteyenler çok net olarak bilecek ki dokunulmayan her şey kendiliğinden de olsa kirlenmeye mahkumdur...

 

Günün sözü:

 

Suça göz yuman, suçun ortağıdır.

(Havadis gazetesinden alınmıştır)