Doğrular, herşey bitince mi anlaşılır?

Güney Kıbrıs’ta hayat büyük ölçüde durdu...

Hem kendi tespitlerimiz, hem de Rum gazetelerinin yazdıkları bunu doğruluyor...
   Savaş günlerinde olduğu gibi çok sayıda işyerinin kapısına kilit vuruldu...  
   Politis gazetesi, Kıbrıslıların kahve alışkanlıklarının dahi darbelendiğini bildirdi...
   Neden?..
   Cepte para yok da ondan...
   Nakit parası olmayanlar marketlerden ekmek, süt bile alamıyorlar...
   Kredi kartları birçok yerde geçersiz olduğu için satıcılar nakit para olmadan mal vermiyorlar...
   Nereden bakarsak bakalım, çok üzücü bir durum var ortada...
   Geride bıraktığımız salı günü Laiki Bank’ ta bir milyon Euro’su bulunan adama, bir sonraki gün sadece 250 Euro verebildiler...
   Böylesi bir durumda insan bunalıma girmez mi?..
   Elbette girer...
   Kalp krizi bile geçirebilir...
   Ancak; yaşananlar hayatın bir gerçeğidir...
   Bugün milyonersin, yarın cebi delik gezebilirsin...
   Senin suçun olmasa bile, başkalarının suçu yılların birikimlerini bir anda yok edebiliyor...
   Ve milyonerler, gün gele karne usulü iaşe kuyruklarına dahi girebiliyor...
   Kıbrıslı Türkler olarak; bizler bu tür acıları çok yaşadık...
   Babalarımız uzun yıllar 30 Kıbrıs Lirası aylık ile aile geçindirmek zorunda kaldı...
   Türkiye’den gelen Kızılay yardımlarından yararlanabilmek için bütün insanların karneye bağlandığı yıllar unutulmuş değildir...
   Öyleyse; aynı ülkeyi paylaşan insanlar; bir başkasının mutsuzluğu üzerine, mutluluk kurma düşüncesinden arınmalıdırlar...
   Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar, gerektiğinde karşılıklı dayanışma içerisine girebilmelidirler...
   Başarılı bir insanı veya şirketi, karşı ırktan olduğu için yok etme senaryolarına yönelmemelidirler...
   İnsanlığın ne olduğunu anlayabilmek için kötü bir duruma düşmeyi beklemek doğru değildir...
   Hayatın her anında, doğru tespit yapmak, doğru adım atmak ve doğru yoldan şaşmamaktır önemli olan...
   Geçici çıkarlar, uzun vadeli ilişkilerin önüne geçmemelidir...
   Güneydeki krizden on binlerce insan gibi etkilenen bir meslektaşım dünkü konuşmamızda şöyle diyordu:
   “Bizimkiler 2004’te OHİ aptallığını yapmasaydı, bugün bu durumlara düşmezdik... Hem biz, hem de sizler mutlu olurduk...”
   Kendisine yanıtım şöyle oldu:
   “Ne yazık ki; bazı doğrular, iş işten geçtikten sonra anlaşılır...”


(Kıbrıs'tan)