Rum lider Nikos Anastasiadis, geçmiş Rum devlet başkanlarından biraz farklı.
"Tüm göçmenler geri dönecek", "Türk askeri adadın çıkacak", Türkiye'den gelenler geri gönderilecek" gibi geçmiş Rum devlet başkanlarının Rum halkına şirin görünmek için son 40 senedir söyledikleri hayali vaatlere ve yalanlara pek itibar etmiyor.
Ya bu tür konularda hiç konuşmuyor ya da doğruları endirekt olarak işittirmeyen çalışıyor, üzerine sorumluluk almadan…
Kıbrıslı Rum lider, 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırısından sonra Kıbrıslı Türkleri yok sayıp yasadışı bir şekilde gasp ettikleri, 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyetini, BM'nin 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı yüz karası kararı ile bugüne değin ellerinde tutmanın artık çok bir faydasının kalmadığının nihayet farkına varmış durumda.
Müzakerelerde hep kendilerini adanın ve mevcut tanınmış devletin sahibi görmüşler, adanın tümüne sahip ve egemen olmadıkça da Türklerle herhangi bir anlaşmaya yanaşmamışlar, hep bir bahane bulup masadan kalkmayı ve Türkleri de oyunbozanlıkla suçlamayı bir adet haline getirmişlerdi.
2010 yılından sonra adım adım içine düştükleri "Ekonomik kriz" kendilerini bataklığın dibine çekti ve ekonomilerinin derecelendirilmesini de "İflas" seviyesine kadar indirilmesine neden oldu.
1 Mayıs 2004 tarihinde girdikleri Avrupa Birliğine, egemenliklerinin büyük bir kısmını devretmeleri nedeni ile de kriz döneminden çıkış reçetesi, -canlarını fena halde yakacak şekilde- AB tarafından yazıldı ve ertesi gün de uygulamaya konuldu. İşsizlik boyutunda, AB'nin en yüksek ülkesi haline gelirken, iflaslar da aldı başını gidiyor.
Ekonomik olarak iflas ve bataklığın dibinden kurtulmanın ışıkları, tek yönlü ilan ettikleri Münhasır Ekonomik Bölgelerinin içinde yer alan doğalgazı işaret edince, tüm uluslararası kuralları ve hidrokarbon çıkarımının yazılı olmayan koşullarını dikkate almadan, bütün ümitlerini doğalgaza bağladılar.
Kurdukları rüyaya ve kurguladıkları plana göre işin içine ABD kökenli bir şirketi bulaştıracaklar, Türklerin itirazları olursa karşılarına ABD'yi dikecekler ve doğalgazın tümü kendilerinin olacaktı. Kendilerine ve AB'ye duydukları güven nedeni ile de Türkiye ile Kıbrıslı Türklerin doğalgaz konusunda hiçbir önerisini ve uyarısını dikkate almaya tenezzül etmediler.
Özellikle de Kıbrıslı Türklerin "Ortak Devlet kuralım barış içinde yaşayalım" tekliflerini de megalomanilerinden dolayı hiç kabul etmedikleri gibi, bu konuyla ilgili olarak görüşmeyi bile reddettiler. Nasıl olsa doğalgaza tümüyle sahip olacaklardı ve eğer birgün Kıbrıslı Türkler, Rumların tebaası ve vatandaşı olmayı kabul ederlerse ancak o vakit kendilerine, tüm vatandaşlarına verdikleri kadarını lütfedeceklerdi.
Aslında müzakere masasına oturmak istememelerinin ve 1968 yılında başlayan "Barış" görüşmelerinde de yapıcı olmamalarının nedeni, kendilerinin yasal hükümet olduklarını ve Türklerin de kendilerine muhtaç olduğunu sanmaları.
Nihayet Rumların gözüne inen perde kalktı.
Birileri Anastasiadis'in kulağına, en azından benim son 10 yıldır dile getirdiğim, adaya barışı getirecek, federasyon, konfederasyon veya da iki ayrı devlet gibi bir çözümün bulunamaması durumunda doğalgazın ve petrolün çıkarılamayacağını gerçeğini fısıldamış.
Dün Rum lider Anastasiadis'in Güney Kıbrıs’ın sözde Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB)’de bulunan doğalgazın, Kıbrıs sorununun çözümünü hiç olmadığı kadar gerekli hale getirdiğini söylemesi boşuna değil.
Anastasiadis Rum halkına, ‘doğalgazı çıkarabilmem için Türkler ile anlaşma yapmak zorundayım’demek istiyor açıkçası...
Müzakerelerden artık eskisi gibi kaçamayacaklarının bir göstergesi bu söylem bu.
Hayırlısı…
e-mail: ata@kk.tc
http://www.twitter.com/ataatun
http://www.ataatun.com