Diyarbakır\'da, tarihî İçkale bölgesindeki kazılarda önceki gün 4 kafatası daha bulundu. Böylece sayı 23\'e çıktı.
Kemiklerin bulunduğu yer 1990\'lı yıllarda JİTEM karargâhı olarak kullanıldı. 36 aile, Diyarbakır Savcılığı\'na başvurarak dönemin JİTEM görevlileri, infazda bulunan, emri veren ve organizasyon içerisinde bulunan sorumluların tespit edilerek haklarında dava açılmasını talep etti. Asurlular konusuna girmeden önce şu JİTEM muamması hakkında bir hatırlatmada bulunalım. Faili meçhul cinayetlerin bir numaralı faili JİTEM, Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele\'nin kısaltılmış adı. Fakat varlığı, Genelkurmay Başkanlığı\'nca bir türlü kabul edilmiyor. 2010\'da hem Genelkurmay Başkanlığı, hem de Jandarma Genel Komutanlığı, mahkemelere gönderdikleri resmî yazılarda, bünyelerinde hiçbir zaman JİTEM diye bir yapı olmadığını söylediler.
Sayın Bahçeli \"Yeni Türkiye\" denmesine çok kızıyor. \"Ne var bu Yeni Türkiye\'de\" deyip kendince mugalâta yapıyor. Kestirmeden söyleyeyim; Yeni Türkiye, darbecilerin, hukuk dışı yapıların, darbe teşebbüslerinin yargılanabildiği Türkiye\'dir. Yeni Türkiye\'yi anlayamayanlar göreceksiniz kaybedeceklerdir. Mesela Sayın Bahçeli, Ergenekon sanığı emekli generali milletvekili adayı yaparak kaybetmiştir. Daha da kaybedecektir. Bu hatırlatmayı aslında şunun için yapıyorum. AK Parti iktidarının, çetelerle savaş ve demokratikleşme konusundaki kararlılığını daha en başta anlayamayanlar, daha sonra 12 Eylül 2010\'daki referandumda çıkan yüzde 58 \'evet\'le ortaya konulan iradeyi de görmezden geldiler. Bu hatayı, Genelkurmay karargâhı da yaptı. Pek çok defa yazdık, \"Hata, karargâh hatasıdır.\" dedik.
Dönemin Genelkurmay başkanları, Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ, Işık Koşaner; Yeni Türkiye\'yi okuyabilseydiler, darbe iddiası yargılamaları bu kadar uzamazdı. Faili meçhul cinayetlerin pek çoğu çoktan aydınlatılırdı. Demokratikleşmeye direnç gösterdiler. Ellerindeki delilleri, belgeleri vermedikleri gibi ıslak imzalı belgelere \"kâğıt parçası\" demeyi tercih ettiler. Ergenekon davalarının itibarsızlaştırılması, özünden saptırılıp sulandırılması ve bulandırılması için, görev ciddiyetleri ile bağdaşmayan tavırlar sergilediler. Beykoz kazılarındaki dolu LAW silahlarına rağmen koskoca Genelkurmay Başkanı, boş olanı eline alıp \"Bu boruyu kim, neden gömsün?\" diyerek gösteri yaptı. Ama daha önemlisi, geçen dönemin Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner\'in, inkâr etmediği ses kaydındaki sözleriydi. Lütfen bu ifadeleri unutmayınız: \"Maalesef yasaların, yönetmeliklerin dışında hareket ettik. Bazen etmemiz gerekiyordu, bazı dönemlerde. Ama bunu yol yaptık, hep öyle olacak zannettik. Öyle devam ettik ve hakkımız olmayan bazı imkânları kullandık. Halen de var, halen de var... Onlar da karşımıza çıkacak.
\"Hani diyorlar ya 35. maddeyi kaldır da bilmem ne maddeyi koy. İster koy ister koyma. Biz Silahlı Kuvvetler olarak bunun için varız. Bu bizim doğal tarihî görevimiz. Kimse bunun hakkında bize akıl öğretemez.\"
Bakınız bu ifadeler, bütün olan bitenlere rağmen, yanlışta ısrar eden zihniyetin değişmediğinin belgesidir. Hem de, \"Yasaların dışına çıktık, bunu yol yaptık, hep böylece olacak sandık.\" itirafına rağmen...
Bizim dediğimiz de bu işte: Artık böyle olmayacak... Genelkurmay, bugün bu gerçeği görmeli. Biz Silahlı Kuvvetler\'imizin, devam etmekte olan yargı sürecine yardımcı olmasını, kurum olarak daha fazla zarar görmemesini, daha fazla yıpranmamasını istiyoruz. TSK\'nın yıpranmasının bu ülkeye, bu devlete, kimseye faydası yok. Silahlı Kuvvetler\'in tümü yargılanmıyor. Hukuk dışına çıkmayı yol edinenler ve bu yüzden pervasızca davrananlar yargılanıyor. Diyarbakır\'da cesetler de JİTEM karargâhının bahçesine, \"bizden kimse hesap soramaz\" pervasızlığı ile gömüldüler. O kafatasları, o kemikler Asurlulara ait değil. Onlar bizim insanlarımızın, bizim acılarımızın yürek burkan belgeleri...