GENEL

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Üsküdar Çilehane Camisi'nde hutbe irat etti:

- "Bize düşen, başka Narinler'in canice katledilmemesi, başta Gazze olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki masumların, çocukların canlarına kıyılmaması için Peygamber efendimizin güzel ahlakını ve çağlar üstü mesajlarını insanlıkla buluşturmaktır. Bunun için elimizden ne geliyorsa onu yapmalıyız"

İSTANBUL (AA) - Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Bize düşen, başka Narinler'in canice katledilmemesi, başta Gazze olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki masumların, çocukların canlarına kıyılmaması için Peygamber efendimizin güzel ahlakını ve çağlar üstü mesajlarını insanlıkla buluşturmaktır. Bunun için elimizden ne geliyorsa onu yapmalıyız." dedi.

Erbaş, Üsküdar Çilehane Camisi'nde hutbe irat etti, cuma namazı kıldırdı.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da Mevlid Gecesi'ni içine alan haftayı Mevlid-i Nebi Haftası olarak kutlayacaklarını belirten Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığının bu yıl Mevlid-i Nebi Haftası'nın temasını "Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası" olarak belirlediğini ifade etti.

Yarın akşam Hz. Muhammed'in dünyaya teşriflerinin yıl dönümünün idrak edileceğini dile getiren Erbaş, "Bizleri bir kez daha Mevlid-i Nebi'ye ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun. Ümmeti olmakla şeref bulduğumuz sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'ya salat ve selam olsun." dedi.

Hz. Muhammed'in güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiş son peygamber olduğunu belirten Erbaş, "Sevgili Peygamberimiz, iman, amel ve ahlakın birbirinden ayrılamayacağını, güzel ahlakın, hayatın her alanını kapsaması gerektiğini vurgulamıştır. İnsanın ancak ahlakı ölçüsünde dindar ve iyi bir kul olabileceğini belirtmiştir." ifadesini kullandı.

Erbaş, Hz. Muhammed'in tüm insanlık için en güzel örnek olduğunu, erdemli, ahlaklı ve onurlu bir hayatın yollarını gösterdiğini, hak ve hakikati, adalet ve merhameti öğrettiğini, kadınlar ve yaşlıların hak ettikleri gerçek saygınlığa onunla ulaştığını, yetim ve öksüzlerin yüzünün onunla güldüğünü, diri diri toprağa gömülen, hor ve hakir görülen kız çocuklarının onunla hayat bulduğunu söyledi.

Her geçen gün insani değerlerin ayaklar altına alındığı, masum çocukların acımasızca katledildiği, her türlü kötülüğün açıkça işlendiği bir zamanda yaşandığına işaret eden Erbaş, "Kalpleri kararmış, vicdanları körelmiş zalimlerin kurbanı, nazik ve narin bedenler oluyor. Böylesine bir ortamda sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Efendimizin (s.a.s) sadece mevlidini anmak ve hatırasını yad etmekle ona karşı sorumluluğumuzu asla yerine getirmiş olamayız." diye konuştu.

- "Bugün bize düşen Allah Resulüne hakkıyla tabi olmaktır"

Hz. Muhammed'in Veda Hutbesi'nde, "Size iki şeyi emanet bıraktım. Bu iki şeye sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlardan biri Allah'ın kitabı, diğeri de Resulünün sünnetidir." buyurduğunu dile getiren Erbaş, şöyle devam etti:

"Rabbimiz sevgili Peygamberimizi bütün insanlığa şöyle tanıtıyor; 'Ey Nebi, biz seni ancak bir şahit, bir müjdeci, bir uyarıcı olarak gönderdik. Onun izniyle Allah'ın yoluna davetçi ve etrafını aydınlatan bir kandil olarak gönderdik.' O vazifesini en güzel bir şekilde yaptı ve Arafat'ta Veda Hutbesi'nde ashabım, ümmetim, insanlar diye bizlere emanet bıraktı Kur'an-ı ve sünneti. Eğer bizler onun bıraktığı yerden o emaneti en güzel bir şekilde omuzlayıp götürebilirsek işte o zaman layıkıyla onun ümmeti oluruz. Ama bunu yapmazsak vazifemizi yerine getirmemiş oluruz. Bu emaneti hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayalım. Bugün bize düşen Allah Resulüne hakkıyla tabi olmaktır. Bizlere bıraktığı en büyük miras olan Kur'an-ı Kerim'e ve sünneti seniyyesine sımsıkı sarılmaktır. Bize düşen, başka Narinler'in canice katledilmemesi, başta Gazze olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki masumların, çocukların canlarına kıyılmaması için Peygamber efendimizin güzel ahlakını ve çağlar üstü mesajlarını insanlıkla buluşturmaktır. Bunun için elimizden ne geliyorsa onu yapmalıyız."

Erbaş, dinin ve dini değerlerin değil, dindarlığın yeniden sorgulanması gerektiğini belirterek, "O kutlu Nebi'nin sünnet-i seniyyesinin tüm insanlık için bir kurtuluş pusulası ve bir hayat kılavuzu olduğunu unutmamamız lazım. Bunu her vesileyle anlatmamız ve en güzel bir şekilde yaşamamız lazım. İşte o zaman dünyamızda zulüm ve haksızlıklar sona erecek, insanlar güven içinde kardeşçe bir arada yaşayacaktır. Kimse kimsenin canına, malına, namus ve iffetine zarar veremeyecek, masum canlar hayatlarının baharında solmayacaktır." dedi.